İcra ve İflas Hukukuna Dair Herşey...

Tam Versiyon: Müflis Şirketlerde Vergi Beyannamesi Verilme Sorunu
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
MÜFLİS ŞİRKETLERDE VERGİ BEYANNAMESİ VERİLME SORUNU
Müflis Şirketlerde beyanname verilmesinin gerekip gerekmediği pratikte devamlı sorun
olmaya devam etmiştir. Vergi idaresi, beyanname verilmesi gerektiğini beyan ederek, beyannamelerin
verilmemesi resen tarhiyat ve vergi cezalarına sebep olarak görmekte ve uygulamaktadır.
İflas hukuku alanında çalışan hukukçuların görüşü ise Müflis Şirketlerin beyanname
vermesi gerekmediği bu konuda yasal bir zorunluluk bulunmadığı doğrultusundadır. Bu farklı iki
görüş, bakış açısındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır.
Vergi idaresi, İflası vergi mevzuatı açısından değerlendirmekte ve anlamlandırmaktadır.
Çoğunlukla İflası, Tasfiye müessesi ile karıştırmakta ve aynı türden olduğu ve aynı hükümlere tabi
olduğu zannedilmektedir. Hatta o kadar ki; İflas eden şirketlerin Müflis Unvanı aldıkları ihmal
edilmekte ve Şirket unvanları kullanılırken İflas Halinde unvanı kullanılmaktadır. Tasfiye Halindeki
şirketler için Tasfiye Halinde unvanı kullanılmakta. İflas etmiş şirketler için Müflis Unvanı
kullanılmaktadır.
Konuyu açıklığa kavuşturmak için 6762 sayılı Ticaret Kanunumuzun İflas müessesini nasıl
anlamlandırdıklarını incelemek gerekmektedir. Türk Ticaret Kanununa göre İflas hükümlerinden
bazılarını zikredip özellikle Tasfiyeden ayrı olan özelliklerini vurgulamak gerekmektedir.
TK. Md. 20 “Tacirler her türlü borçlarından dolayı iflasa tabi oldukları gibi…” Tacir olan
hakiki ve hükm, şahısların hepsi iflas tabidir. Oysa hakiki şahısların tasfiye haline geçmesi,
mümkün değildir. Tasfiye sadece şirketler açısından mümkün olması nedeniyle, iki müessese
arasında ilk ayrım olarak göze çarpmaktadır. İkinci ayrım olarak Tasfiye iradi, İflas cebri bir
(ticaretin terki) sonu erme şeklidir. Malvarlığını kaybeden müflisler zorunlu olarak ticareti terk
etmektedirler. Bu ayrım tasfiye süreci ve temsilciler olarak devam etmektedir. Konumuzu açıklamak
açısından bu kadar yeterlidir.
A) İFLAS MASASI VE HUKUKİ STATÜSÜ:
Bir Tüccarın iflas etmesiyle birlikte bütün malvarlığı bir masada toplanır. “İİK Madde 184 -
İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir
masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin
uhdesine geçen mallar masaya girer.” İflasla birlikte Müflisin malvarlığı üzerinde ehliyeti
kısıtlanmış olur. Malvarlığı zorunlu olarak müflisin elinden alınır. Bu durumda alacaklılar tarafından
izin verilmesi hariç, müflisin ticaret yapması yasak olduğu gibi, malvarlığı bulunmadığı için fiilen
mümkün de değildir.
İİK Madde 191 - Borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü
tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür.” Bundan müflisin masaya girmeyen mallarının
bulunabileceği sonucu çıkmamalıdır. Aksine ticari değeri olan her mal masaya girer. Ancak Şahıs
İflaslarında geçimi için zaruri olan malı bırakılır.
İİK Madde 216 Kendisine ayrıca müsaade edilmeyen müflis tasfiyenin devamı
müddetince iflas idaresinin emri altında bulunmakla mükelleftir ve icabında zabıta kuvvetleriyle
getirilir. İflas idaresi müflise hususiyle emri altında tuttukça münasip miktarda muavenette
bulunabilir.” Bu hüküm müflisin borçlarını maksimum karşılamak için lazım olan, her türlü bilgiyi
vermeye ve muaveneti yapmaya mecbur olduğu anlamına gelir. Hileli müflisler için alınmış bir
önlemdir. Aynı zamanda İflas İdare Memurlarının da tasfiyeyi yapan resmi görevliler olduğu
görevde olduğu müddetçe Adalet Bakanlığının memuru sayıldığı ve memur suçlarına tabi olduğu
gözden kaçırılmamalıdır.
Tasfiye haline girmiş şirketler Hiçbir şekilde kısıtlamış değillerdir. Sedece amacı değişmiştir.
Tasfiye haline girmiş şirketler de iflas edebilirler. TK Md. 209” Kollektif şirketin Tasfiye Haline
girmesi şirketin iflasına engel olmaz.” Tüm Ticari şirketler, tasfiye halinde iken, iflas edebilirler.
Bir Tüccarın İflası ile birlikte malvarlığı elinden alınarak bir masada toplanır. Masada
toplanan bu mallar alacaklıların yönetimine verilir. Alacaklılar da seçtikleri iflas idaresi vasıtasıyla
masayı yönetir ve temsil ederler. Masa malvarlığını nakite dönüştürerek alacaklarını tahsil ederler.
İflas bir cebri ve toplu tahsilât yöntemidir. Alacak tahsili gayesi ön plandadır. TK Md 261/2
“Şirketin iflası halinde alacaklıların haiz oldukları haklar iflas masasına geçer,” bu hükümden
müflisle ilgili ayni haklar olarak anlamak gerekir.
B) İFLAS İDARE MEMURLARININ GÖREVLERİ VE HUKUKİ STATÜLERİ
TK Madde 437- (1) İflas hâlinde tasfiye, iflas idaresi tarafından İcra ve İflas Kanunu
hükümlerine göre yapılır. Şirket organları temsil yetkilerini, ancak şirketin iflas idaresi
tarafından temsil edilmediği hususlar için korurlar.
İflas idaresinin görevleri ile yetkileri belirlendiği zaman, Müflis şirket yetkililerinin, yukarıdaki
kanun maddesinde işaret edilen görev ve yetkileri belirlenecektir. İİK Madde 226 - “Masanın
kanuni mümessili iflas idaresidir. İdare masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla
mükelleftir.” Yanlış anlaşılan bir husus da, İflas idaresinin Şirketin temsilcisi olarak algılanmasıdır.
Bu algı tamamen yanlıştır. İİK 226 göre açıkça masanın temsilcisi oldukları sadece masa malvarlığını
yönettikleri açıktır. Dolaysıyla şirket adına imza atmaya, temsil etmeye yetkileri yoktur. Zaten
aksi olsaydı İflas İdare memurlarının isimleri şirketi temsile yetkili oldukları Ticaret Sicil gazetesinde
İlan ve sicile tescil edilirdi. Hâlbuki böyle bir konu söz konusu değildir. Sicil kontrol edildiğinde
Şirket temsilcileri olarak hala müflisin eski temsilcileri görünür. İflas İdare memurlarının Ticaret
Siciline tescil ve sicil gazetesinde ilan edilmeleri mümkün değildir. Çünkü temsil ettikleri müessese
olan İflas masasının tüzel kişiliği yoktur. Almış oldukları kararlar, İflas Müdürünün imza onayı ve
İflas Dairesi Mührüyle üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade eder. Fakat uygulamada daha çok
alınan kararlar resmi yazı haline getirilip İflas Müdürünün imzası ile 3. şahıslara iletilmektedir.
Tasfiye halinde ise tam tersine Tasfiye Memuru şirketi temsile yetkili olduğu tescil ve ilanı,
tasfiye ilanı ile birlikte yapılır. Ticaret Sicilinde tasfiye memuru olarak görülür. Bu durumda Şirket
Tüzel kişiliğini temsil eder ve şirket adına, imza yetkisi vardır.
İİK Madde 223 - “İflas idaresi üç kişiden oluşur. Toplanan alacaklıların yapacağı seçimde,
bu sayının iki katı, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişi aday gösterilir.” İflas idaresine
genelde bu işi iyi bilen müflis şirketle alakası olmayan avukatlar seçilmektedir. Ücretleri masaya
giren nakit miktarından oransal olarak ödenmektedir. Ücretlerin az olması nedeniyle bu işe çok
fazla talipli çıkmadığını belirtmekte fayda vardır. Tasfiye memurları ise aylık serbestçe takdir edilen
ücreti alabilmektedirler. Bu halde İflas idare memurlarını vergi sorumlusu ilan etmek, şirketi temsil
ettiklerini iddia etmek İflas Müessesinin amacına zıt altından kalkılamaz bir yüktür. İİK 226 açıkça
ifade edildiği gibi sadece İflas masasının temsilcisi ve yöneticisidir. Vergi beyannamelerine şirket
temsilcisi olmaması nedeniyle imza atma yetkisi yoktur.
Eleştirilmesi gereken bir konu da İflas masasının kazanç sağlaması mümkün olması
nedeniyle, vergi beyannamesi vermesi gerektiği konusunda görüş belirtilmesidir. (Sümer Altay
Türk İflas Hukuku 2. Cilt S 1308) Böyle bir şeyin olması, olma ihtimali mümkün değildir. Böyle bir
düşünce tarzı ancak iflası teorik değerlendirmekten kaynaklanmaktadır. İflasın Maksadı, müflisin
malvarlıklarından alacaklıların eşit tatminidir. İcra işleminin toplu halidir. İcra dairesinin ne kadar
kazanç sağlama imkanı varsa, iflas masasının da o kadar kazanç sağlaması mümkündür. Kazanç,
ancak Ticaret yapmakla yani mal almak ve satmakla mümkündür. İflas masasının mal alması
mümkün değildir. Sadece müflis tarafından taahhüt edilmiş bir ifa söz konusu ise ve alacaklılar
bunda fayda görürse, bu ifa tamamlanana kadar işletme işletebilir. Bu durumda da Vergi Beyannameleri
İflas Masası adına değil Müflis Şirket adına verilir. Müflis şirketi de verilen izin çerçevesinde,
Ticari İşlerde, ancak müflis şirket yetkilisi temsil eder. Çünkü temsilcinin Ticaret Sicilinde
kayıtlı olması gerekir. Aksi takdirde imza yetkisi olamaz. Şirkete temsilci atamaya da İflas Masası
yetkili değildir. Şirketin normal organları bu konuda yetkilidir.
C) VERGİ DAİRELERİNİN VERGİ TARHI SORUNU:
Başka bir konu ise müflisin borçlarının muaccel hale gelmesi ve bunda güdülen maksattır.
İİK Madde 195 -” Borçlunun taşınmaz mallarının rehini suretiyle temin edilmiş olan alacaklar
müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne
kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” İİK Madde 191 -” Borçlunun iflas
açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür.”
İflasta maksat, müflisin malvarlığının bir masada toplanması ve bu masadan borçlarının
dağıtılmasıdır. O nedenle borçları muaccel hale gelmelidir ki belirli olsun, alacaklılar arasında adil
bir bölüşüm yapılsın. Müflisin iflastan sonra yapacağı herhangi bir tasarrufla borcunu çoğaltması
kanunen yasaklanmış ve geçersiz sayılmıştır.
a) Müflisin İflastan önceki işlemlerinden kaynaklanan vergiler.
Müflisin İflastan önceki işlerinden kaynaklanan vergiler. Tarh, Tahakkuk, Tebliğ, kesinleşme,
işlemlerine gerek duyulmadan, İflas masasına kaydedilmesi gerekir. Çünkü Müflisin müeccel
borçları muaccel hale gelir teriminden bunu anlamak gerekir. Bu şekilde tahakkuk edilecek vergi
alacağı masaya tebliğ edilmek yerine, alacak kayıt talebinde bulunulmak gerekir. İflas Masası
alacağı kabul ederse, kesinleşir, ret etme yetkisi yoktur. Ancak haksız olduğu kanaatinde ise Vergi
Mahkemesinde masa adına dava açar. Uygulamada Vergi dairelerinin İflastan önceki muamelelerin
den dolayı tahakkuk eden vergileri, tebliğ ettikleri görülmektedir. Onun yerine vekilleri Hazine
Avukatına göndererek alacak kaydı yapmaları gerekir. Yani kısaca İflas ilanı yapıldıktan sonra tüm
vergi alacakları kesinleşmiş veya kesinleşmemiş vergilerin masaya kaydedilmesi gerekir. Böylece
Vergi İhbarnamelerinin kime tebliğ edileceği sorunu çıkmamış olur.
b) Vergi Dairesinin İflastan sonraki işlemler nedeniyle tahakkuk ettirdiği vergiler.
Bu tür vergi borçlarından Beyanname Verilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen vergi ve
cezalar kast edilmektedir. İflastan sonra çıkacak borçlar ancak iflas idaresinin tasfiye faaliyeti
dolaysıyla olabilir. Bunlara da Masa Borçları denir. Bunun dışında kamu otoritesi de olsa İflas
tarihinden sonra müflisi borçlu hale getirerek, yeni vergi tarh ve tahakkuk ettirmesi mümkün
değildir. Nasıl ki müflis mameleki üzerinde lehe ve aleyhe muameleler yapamaz. Vergi dairesine
karşı da mamelekini azaltıcı muamele yapamaz. Çünkü İflas tarihinden sonra doğacak borçlar,
yani masa borçları sıra cetveline dâhil edilmeden, öncelikle ödenmesi gerekir. Vergi Dairelerinin
İflastan sonra tarh ettikleri vergileri masa borcu olarak telakki etmek ve öncelikle ödemek gerekmektedir.
Bu ise müflisin borçlarının muaccel olması prensibine ve alacaklıların hakkaniyete
uygun eşit masa malvarlığından tatmin edilmesi prensibine aykırıdır. Çünkü diğer alacaklılar
aleyhine hiçbir rüçhaniyeti bulunmayan Vergi Dairesi lehine İflastan sonra tarh edilen maktu
vergiler sebebiyle haksızlık yapılmış olur. Bu, iflas müessesinin alacaklıların eşit tatmin prensibine
aykırıdır.
Uygulama o kadar karmaşık hale gelmiştir ki, Vergi İdaresine konuyu anlatamamaktan
dolayı bazı iflas idareleri muhasebeci tutarak beyanname vermektedirler. Oysa böyle bir şey
yapmaya yetkileri yoktur.
Vergi daireleri açısından da yanlış uygulama nedeniyle sorun çıkmaktadır. Verilmeyen
beyanname nedeniyle tarh edilecek Vergi Ceza İhbarnameleri Şirket yetkilisine mi yoksa İflas
İdare Memuruna tebliğ edilecek, İflas İdare memurları Şirket Tüzel kişiliğini temsil etmemesi
nedeniyle bazen bu tebligatları almıyor. Müflis şirket yetkilisi de İflas ettiğini bu sebeple masaya
tebliğ edilmesi gerektiğini beyan etmektedir. İhtilaf uzayıp gidiyor. Doğrusu, bu türde taleplerin İflas
masasına alacak kayıt talebi olarak gelmesi gerekir. İflas İdaresinin dikkate alacağı tek alacak
talebi, alacak kaydı şeklinde olandır. Hatta İflas İdare Memurlarına tebliğ edilmiş mahkeme
ilamları bile usulüne ilişkin alacak kaydı talebi şeklinde gelmediği müddetçe, ilam alacaklısı,
masadan alacaklı olduğunu, ilamı İflas İdare Memuruna tebliğ ettirdiğini iddia edemez. İcra İflas
Kanunu şekli bir hukuktur. Masaya alacak kaydı yaptırmanın harcı ve usulü vardır.
İflas idaresinin müflis şirketi temsil yetkisi olmadığı için, Şirket yetkilisi de masaya giren
malvarlığı konusunda tasarruf etmeye yetkisi bulunmadığı için, yani imzaladığı her beyannamenin
maktu vergileri masadan isteneceği için, beyanname vermeye yetkileri bulunmamaktadır. Vergi
Dairesi de vergi beyannamesi istemekte aksi halde usulsüzlük cezası kesmektedir. Asıl Sorun
Vergi Beyannamesini kim verecek, ya da verilecek mi verilmeyecek mi?
D) VERGİ DAİRESİNİN DAYANAĞI KDV. K.40/3 MADDESİ :
KDV kanunu Madde 40/3 şu şekildedir. “ Herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye
tabi işlemleri bulunmayan mükellefler de beyanname vermek mecburiyetindedirler.” Vergi
daireleri bu maddeye istinaden beyanname istemektedirler. Fakat bu maddenin anlamı Vergi
Dairelerinin anladığı tarzda değildir. Danıştay 4. Dairesi 1994/1299K ve1993/657E karar
metninde geçtiği gibi, “bu hüküm faaliyeti sonu ermiş şirketler hakkında olmayıp, faaliyeti
devam eden fakat o dönem içerisinde vergiye tabi muamelesi bulunmayan mükellefleri
kapsamaktadır.” Hakikaten de bu hüküm KDV kanununun 1. bölümde izah edilen vergiyi
doğuran olaylarla birlikte düşünüldüğünde Ticaret yapması mümkün olmayan Müflis Şirketlerde ve
İflas Masasında uygulama alanı bulması mümkün değildir.
E) ORTADA VERİLMESİ GEREKEN BİR BEYANNAMENİN BULUNMADIĞINI KABUL
ETMEK GEREKİR:
Çoğu konuda olduğu gibi bu alanda da insiyatif kullanabilecek kabiliyette görevlilere ihtiyaç
bulunmaktadır.
Danıştay 4. Dairesi 1994/1299K ve1993/657E sayılı kararında, doğru tespit etmiştir. Somut
olaydaki kararı tüm iflas eden şirketlere uygulamak mümkündür.”...Esasen ortada verilmesi
gerekli bir beyanname bulunmadığından ne kollektif şirket ortaklarının ne de iflas idaresi
memurlarının beyanname verme sorumlulukları bulunmamaktadır. Bu nedenle İçel 1.Vergi
Mahkemesinin kararının bozulmasına ...”
Fakat Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu 1999/43E ve 1999/418K sayılı
kararında... Masanın kanuni temsilcisi iflas idaresi olduğuna göre katma değer vergisi
beyannamesini verme yükümlülüğü de iflas idaresine aittir... her ne kadar hükme esas olmasa da,
demesi yadırganacak bir durumdur. Şirketi temsil edemeyen iflas idaresinin şirket adına imza
atması, beyanname vermesi, mümkün olmadığı gibi, sonuç olarak tüzel kişiliği bulunmayan iflas
masasının vergi mükellefi olması sonucu çıkar. Bu hüküm asla doğru değildir. Bütün mesele farklı
algılamaktan kaynaklanmaktadır.
Vergi Usul Kanunu “Madde 8 - Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu
terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir.” hükmüne açıkça aykırıdır. İflas masası ne tüzel kişi ne de
hakiki kişidir.
F) VERGİ DAİRESİNİN İFLAS EDEN MÜKELLEFLERİ HAKKINDA NE YAPMASI
GEREKİR :
Muhakkak ki Vergi İdaresi bu konuyu bizden daha iyi bilecektir. Ancak, bu konuda ne
yapılması gerektiği, genelgeyle açıklanmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Ben, hem Hazine Avukatlığı
yapmış, hem çok sayıda şirkette tasfiye memurluğu yapmış, hemde çok sayıda İflas masasında
İflas İdare Memurluğu yapmış birisi olarak, İflas eden şirketlerin fiilen sona erdiğini şeklen devam
ettiklerini kabul ederek, İflasın açıldığı haberinden sonra vergi sicil kaydına İflas şerhinin
işlenmesini, bütün işlemlerde Müflis ünvanı kullanılmasını, İflas kapanma haberi ve aciz vesikaları
Vergi Dairesine geldikten sonra 6183 sayılı kanuna göre vergi sorumlusuna rücu edilmesi
gerektiği düşüncesindeyim.
Yeni çıkan 6111 sayılı yasa ile borçlarını yapılandırmak isteyen müflislerin karşısına
beyanname verilmemesinden dolayı büyük bir vergi yükünün çıkarıldığını, Vergi İdaresinin
duyarsız davranarak, Vergi mahkemesinin yolunu gösterdiği duyumları alınmıştır. Bu nedenle
daha önce önemsenmeyen bu konuya önem vermek gerektiği fark edilmiştir. Maalesef bu konu,
dar bir konu olması nedeniyle çok az kişi tarafından bilinmektedir. Önemsenmeyen konu önemli
hale gelmiştir. Çünkü zaten tamamen tahsilatın mümkün olmadığı müflis şirketlerde, İflas sonrası
tarh edilen vergiler ve cezalara itiraz etmek, pratikte fayda sağlamamaktaydı. Fakat 6111 sayılı
kanunun sağladığı avantajdan faydalanmak isteyen Müflis Şirket yetkilileri, yapılandırma ve
ödeme esnasında mağduriyet yaşamışlardır. Elinden çıkmış, tasarruf edemediği müflis şirketi için
neden durduk yerde vergi borcunun arttığını, müflis şirket yetkilileri anlayamamakta, bunun
müsebibini beyanname vermeyen İflas İdaresi olarak görebilmektedirler. Şirketi İflas idaresine
teslim ettiklerini sanmaktadırlar.
İflası düzenleyen tek vergi kanunu olan Vergi Usul Kanunu çerçevesinde İflas Hükümlerini
hatırlayacak olursak. Madde 162 - Tasfiye ve iflas hallerinde, mükellefiyet vergi ile ilgili
muamelelerinin tamamen sona ermesine kadar devam eder.
Bu hallerde tasfiye memurları veya iflas dairesi:
1. Tasfiye veya iflas kararlarını;
2. Tasfiyenin veya iflasın kapandığını;
vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecburdurlar.”
Fiilen İflas memurları tarafından bu bildirimler masa adına yapılmaktadır. İflas masasına başka
bir yükümlülük yüklenmemiştir. Fakat tasfiye esnasında vergiyi doğuran olay meydana geldiği
anda, yerinde kesinti ile derhal vergi İflas Müdürlüğünce tahakkuk edilip tahsil edilmektedir.
Uygulama İcra Müdürlüklerinde yapılan uygulama ile aynıdır. Mal satışı ve alacak ödemesi
işlemleridir. Bunlarında tahakkuk eden vergileri İflas Müdürlüğünce derhal tahakkuk ettirilip tahsil
edilmektedir
SONUÇ OLARAK:
1- İflas masası, İflas eden şirketten ayrı bir müessese olup, tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Bu
nedenle Vergi Mükellefi değildir. Vergi ile ilgili yapılan bütün işlemler, dosya ile görevli İflas
Müdürlüğü ismi ile ilgili dosya numarası verilerek, yapılmaktadır.
2- Müflis şirket, tüzel kişiliği devam etmekle birlikte,
a) Vergiyi doğuran olayla münasebeti bulunma ihtimali bulunmadığı,
b) Mal varlığı üzerinde tasarrufu yasaklandığı ve masaya külfet getirecek tasarruflar
yapamayacağı için.
c) Beyanname vermesi gerektiği hakkında, bir kanuni düzenleme bulunmadığı için,
Vergi Dairesine beyanname verilmesi iflas etmiş şirketlerde zorunlu değildir, kanaatindeyiz.
Av. Ahmet Ağaç
İstanbul Barosu