ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASDIYLA VARLIĞINI EKSİLTME SUÇUBu maddede «alacaklısını zarara sokmak kasdıyla varlığını (mevcudunu) eksiltme» eylemi suç sayılarak cezalandırılmıştır.
«Borç için hapis» yani sadece borcunu ödemediği için bir kimsenin hürriyetinin kısıtlanması, bugünün modern hukuk anlayışına uygun düşmemektedir. Bir kimsenin borcunu ödememesinin «suç» sayılması doğru değilse de, «borcunu ödememek için hileli yollara başvuran, ticari işlerinde büyük bir hafiflik ve ihmal gösteren» borçluların durumlarını aynı anlayış ve toleransla değerlendirmek de isabetli olmaz. Bu gibi durumlarda hapis cezası öngörmek yani bu tür eylemleri «suç» saymak modern ceza hukukuna ters düşmez.[1]
I- Suçun unsurları: a) Maddi unsur:
A- a. Haciz yolu ile «takip talebi»nden (İİK. mad. 58), «konkordato mühleti talebi»nden (İİK. mad. 285) ya da «iflâsın ertelenmesi süresi»nden (İİK. mad. 179) sonra,
b. Haciz yolu ile «takip talebi»nden, «konkordato mühleti»nden ya da «iflâsın ertelenmesi talebi»den (İİK. mad. 179) önceki iki yıl içinde,
(Yüksek mahkeme «İİK.’nun 331/I'e göre ‘borçlunun takip talebinden iki yıl önceki tasarrufları’ suça konu olabilirken, ‘fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle şikayet hakkının düşeceğine’ yönelik aynı kanunun 347. maddesindeki düzenlememenin birbirine çelişik olması nedeniyle, dava açma şartlarından olan şikayet süresini özel olarak düzenleyen İİK.’nun 347. maddesindeki düzenlemeye önem ve öncelik verilerek, Kanunun 331/I maddesindeki ‘…. Takip talebinden sonra veya bu talepten sonra iki yıl…’ şeklindeki ibarenin, İİK.’ nun 347. maddesine uygun şekilde ‘bir yıl’ olarak anlaşılması gerekeceğini»[2] isabetli olarak belirtmiştir…)
c. «İflâs takibi»nden (İİK. 154) ya da doğrudan doğruya iflâs hallerinde «iflâs talebi»nden (İİK. 177, İİK. 178) önce;
B- Borçlu, «alacaklısını zarara sokmak kasdıyla»;
a. Mallarını kısmen ya da tamamen;
aa) Malvarlığından -karşılıksız olarak veya gerçek değerinden çok az bir fiatla- çıkarmış, veya;
bb) Telef etmiş, veya;
cc) Kıymetini düşürmüş, veya;
dd) Danışıklı işlem (muvazaa) ile başkasına devretmiş, yahut;
b. Gerçekte borcu olmadığı halde, borcu varmış gibi aslı olmayan (muvazaalı) borçlar kabul (ikrar) ederek, pasifini çoğaltmış,
olmalıdır.
Bu suç, seçimlik hareketli bir suç olduğundan, maddede belirtilen hareketlerden bir ya da birkaçının gerçekleşmesi ile suç tamamlanır.
Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;
√ «Alacaklıyı zarara uğratmak için mevcudu eksiltme suçuna konu aracın icra müdürlüğünce satılmasından elde edilen miktarın birleşen dosyalardaki borcun tamamını karşılamadığının anlaşıldığından, suçun oluştuğunu ve sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi gerekeceğini»[3]
√ «Şikayete konu aracın, sanığın, annesine sattığı anlaşılmış ise de, trafik tescil müdürlüğünden aracın devrinin yapılmadığı, haciz konulduğu ve borçlunun malvarlığı eksiltilmediğinden, unsurları oluşmayan suçta sanığın beraatine karar verilmesi gerekeceğini»[4]
√ «Menkuller ile araç üzerinde tatbik edildiği, araç üzerinde vergi dairesinin de haczi bulunduğundan vergi dairesi alacağından aracın değeri çıkarıldıktan sonra kalan paranın dosya borcunu karşılayıp karşılamadığının tespit edilip, sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[5]
√ «Haciz tutanağının geçici aciz belgesi hükmünde olacağını»[6]
√ «Atılı suçun oluşabilmesi için aciz belgesinin alınması zorunlu değil ise de, aciz belgesinin alınmadığı hallerde alacaklı tarafın alacağını alamadığını ispatlamasının gerekeceğini»[7]
√ «Borçlu tarafından yapılan kendisine ait taşınmazlara, araçlara ve işyerine ilişkin satış (devir) işleminin ‘alacaklılara zarar verme kastıyla’ ve ‘borçlarını ödememek için’ mi ve ‘gerçek değeri ile’ mi yapıldığının ayrıca ‘borçlu şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara sokmak kastıyla gerçek olmayan borcu hakkında ikrarda bulunan aleyhine muvazaalı icra takibi yaptırıp yaptırmadığı’nın -varsa tarafların ticari defterleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırarak ve satın alan kişinin ödeme (parasal) gücü hakkında zabıta araştırması yaptırarak- sonucuna göre sanığın (sanıkların) hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceğini»[8]
√ «Borçluya ait taşınmazların/araçların cebri icra yoluyla satılmış olması halinde bu satışlar nedeniyle borçlu-sanığın İİK.’nun 331. maddesine göre suç kastı bulunmadığı için cezalandırılamayacağını»[9]
√ «Şikayete konu temliklere ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmiş olması halinde sanıklara yüklenen suçun unsurlarının oluşmuş olacağını»[10]
√ «Şirkete ait fabrikanın yıllık olarak 50.000 TL bedelle kiraya verilmiş olması halinde bu kira bedelinin savunmada belirtildiği gibi hangi kamu borcuna mahsuben ödendiğini ve kira bedelinin yöredeki emsallerine uygun olup olmadığının araştırılarak, kira sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının ve sanığın alacaklısını zarara uğratmak kastıyla hareket edip etmediğinin tartışılarak sonuca göre hukuki durumun takdir edilmesi gerekeceğini»[11]
√ «Şirkete ait işyerinin devredildiğini haciz sırasında öğrenmiş olan şikayetçi vekilinin İİK.’nun 347. maddesinde düzenlenen süreler geçtikten sonra yapılan şikayet üzerine ‘şikayet hakkının düşürülmesine’ karar verilmesi gerekeceğini»[12]
√ «Aracın teslim edildiği oto galerisindeki görevlinin tanık olarak dinlenip araçtaki değer düşüklüğüne sanığın neden olup olmadığının belirlendikten sonra hukuki durumun takdiri gerekeceğini»[13]
√ «Hacizli malın muhafaza altına alınması için işyerine gidildiğine borçlunun (sanığın) hacizli malı teslim etmekten kaçınıp bunu borcuna karşılık başka bir kişiye verdiğini belirtmesi üzerine bulunmayan hacizli mal nedeniyle atılı suçun sabit olduğu kabul edilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekeceğini»[14]
√ «Borçlu tarafından yapılan temlikin alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ve muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığının araştırılarak sonucuna göre hukuki durumun takdir edilmesi gerekeceğini»[15]
√ «Borçlu hakkında başlatılan takibin muvazaalı olduğunun şikayetçi-alacaklı tarafından ileri sürülmesi halinde yapılan takibin muvazaalı olup olmadığının tesbiti bakımından takip alacaklısının beyanının alınması ve borçlu ile arasındaki akrabalık bağının nüfus kayıtları da getirtilerek araştırılması gerekeceğini»[16]
√ « ‘İş yerinin borçlu sanıklar tarafından muvazaalı olarak eniştelerine devredildiği’ iddiasının devre ilişkin sözleşme ve belgeler getirtilerek araştırılmasının, fiilen işyerinin kimin tarafından çalıştırıldığının ve ayrıca işyerini devralan kişinin bu işyerini devralma gücünün zabıta araştırması yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumun takdiri gerekeceğini»[17]
√ «Alacaklıyı zarara uğratmak maksadıyla mevcudu eksiltmek suçundan; borçlu şirkete ait şikayete konu beş aracı sattığı dosya içeriisndeki araç satış sözleşmelerinden anlaşılmakta olup, bu araçların satışından elde edilen gelirle şirketin zorunlu giderlerinin karşılandığı bilirkişi raporunda belirtilmekte ise de, bu zorunlu giderlere yapılan ödemenin hangi tarihte olduğu açık olarak belirtilmediği gibi, işçi maaşları, vergi, sosyal güvenlik ve acil sağlık giderleri icra takip dosyasına yapılan ödemeler gibi harcamalar dışındakilerin zorunlu gider olarak kabulünün mümkün olmayacağı da dikkate alınarak, yapılan harcamaların, araç satışları gelirlerinin elde edildiği tarih de dikkate alınarak kime, ne kadar ve ne maksatla ödendiği de belirtilmek suretiyle yeniden bilirkişiden ek rapor alınmasını müteakip, sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[18]
√ «Alacaklısını zarara uğratmak suçuna konu taşınmaz üzerine haciz konulup üzerindeki hacizlerle birlikte üçüncü şahsa satılsa da, süresinde haciz istenmediğinden taşınmaz üzerindeki haczin düştüğünü, sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerekeceğini»[19]
√ «Mal beyanında bulunduğu tarihten bir gün önce aracını kayınpederine satan sanığın eyleminin alacaklıyı zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçunun unsurları ile gerçekleştininin kabulü gerekeceğini»[20]
√ «Mal beyanında bildirilen taşınmazın haczedildiği, sanığın kastının tayini açısından hacizli taşınmazın suç tarihi itibariyle değeri belirlenerek borcu karşılayıp karşılamadığı, devredilen işyerinin kime ait olduğu ve bu devir işleminin muvazaaya dayalı olup olmadığı araştırılmaksızın sanığın beraatine karar verilemeyeceğini»[21]
√ «Haczedilip değer tespiti yapılan fabrika ile taşınmazlar üzerinde bulunan hacizler ile rehin ve ipotek miktarları da göz önüne alınarak, şikayet tarihindeki mal varlığının borcu karşılar miktarda bulunup bulunmadıkları araştırılıp, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekeceğini»[22]
√ «Sanığın alacaklısını zarara uğratmak maksadıyla hareket edip etmediğinin tespiti için sanıklar arasındaki borç ilişkisinin ve bu ilişki sonucunda düzenlenmiş senedin muvazaalı olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[23]
√ «Dayanıklı tüketim malları ticareti yapan sanığın mal beyanı dilekçesinde gösterdiği malların 5 aydan fazla bir süre sonra yapılan hacizde tespit edilememesinin gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçunun unsurunu oluşturmayacağını, alacaklısını zarara uğratmak suçunu oluşturabileceğini»[24]
√ «Sanıklar arasında gerçekte bir alacak-borç ilişkisinin bulunup bulunmadığının araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerekeceğini»[25]
√ «Sanığa ait haczedilen mal olup olmadığı varsa hangi malların haczedildiğini ayrıntılı olarak tesbit edilip, sanığın alacaklı müdahile bakiye borcunu karşılayacak miktarda başkaca menkul ve gayrimenkul malları bulunup bulunmadığı da araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekeceğini»[26]
√ «Alacağa karşılık haczedilen malların alacağı karşılayıp karşılamadığının ve sanıkların muvazaalı işlemlerle borçlarını ödemekten kaçınıp kaçınmadıklarının araştırılıp belgelendirilerek, sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekeceğini»[27]
belirtmiştir.
<p>c. Borçlunun -yukarıda belirtilen- kötüniyetli hareketlerinin birinden zarar gören alacaklı:<br />
<br />
aa) Borçlu hakkında «kesin aciz belgesi» (İİK. mad. 105/I, 143) almış olmalı (Borçlusu hakkında «geçici aciz belgesi» (İİK. mad. 105/II) almış olan alacaklının böyle bir hakkı yoktur. Çünkü; geçici aciz vesikası niteliğindeki haciz tutanağında yazılı olan malların; satış sırasında daha önce tahmin edilen kıymetlerinin üstünde değer bularak satılıp alacağı karşılaması ihtimali daima mevcuttur.)[28]<br />
<br />
Veya;<br />
<br />
bb) «Alacağını alamadığını» kanıtlamış olmalıdır.<br />
<br />
Bu maddeye göre, alacaklının borçlusunun cezalandırılmasını isteyebilmesi için, borçlusu hakkında mutlaka «aciz belgesi» almış olması gerekli değildir. Elinde «borç ödemeden aciz belgesi hükmündeki haciz tutanağı» (İİK. mad. 105/I) veya «borç ödemeden aciz belgesi» (İİK. mad. 143) bulunmayan ancak «alacağının kendisine ödenmediğini» herhangi bir şekilde kanıtlayabilen alacaklı da, bu maddeye göre, borçlusu hakkında şikayette bulunabilir.[29]<br />
<br />
Madde, 538 sayılı Kanun ile «uygulanmasını güçleştiren şartlardan ayıklanarak»[30] bugünkü şekli almıştır. Değişiklikten önceki şekle göre, maddenin uygulanabilmesi için alacaklının mutlaka «aciz belgesi» almış olması gerekmekte idi. Bu değişiklikle bu zorunluluk kaldırılmış, daha doğrusu «aciz belgesi» almamış olan alacaklının da -«alacağını tahsil edemediğini isbat etmesi koşuluyla»- bu hükümden yararlanabilmesi öngörülmüştür…[31]<br />
<br />
Yüksek mahkeme;<br />
<br />
√ «Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesi hükmünün icra kefaletleri için de geçerlik şartı olduğu- Haciz tutanağında sanığın sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini kendi el yazısı ile belirtmemiş olması karşısında geçerli olmayan icra kefaleti nedeniyle borçlu sıfatını kazanamayacağı ve hakkında İİK’nın 331/1. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığını»[32]<br />
<br />
√ «Sanığın üzerine atılı ‘alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla mevcudu eksiltmek’ suçu açısından sanığın işyerini hangi tarihte devrettiği araştırılıp şikayetin süresinde olup olmadığı tespit edilip, ‘ticareti usulüne aykırı terk etmek’ suçu yönünden ise tacirin fiili olarak ticareti terk edip onbeş günlük süre içerisinde kayıtlı olduğu ticaret siciline bildirmeyip bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanını vermemesinin gerekmesine rağmen, sanığın ticaret siciline kayıtlı olduğu adresi sorulup bu adresteki ticareti terk edip etmediği yönünde zabıta araştırması yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini»[33]<br />
<br />
√ «Suça konu aracın nerede, nasıl ve ne şekilde bulunduğu, otoparka kim veya kimler tarafından getirildiği araştırılmadan, sanığa aracın ne zaman arızalandığı ve aracı nereye bıraktığı sorulmadan eksik inceleme ile İİK'nın 331. maddesinde taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipler düzenlenmediği gerekçesiyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi kanuna aykırı bulunduğundan hükmün bozulması gerektiğini»[34]<br />
<br />
√ «Sanığın alacaklıyı zarara sokmak kastıyla taşınmazlarını devrettiği iddiasına karşı suç kastının olmadığını bildirmesi üzerine doğruluğu araştırılmadan, diğer sanığın gayrimenkulünü sattıktan sonra gidilen hacizde, bu gayrimenkulde kiracı olduğunu adreste kiracı bulunduğunu beyan eden kişinin mahkemeye getirilip dinlenilmeden, suça konu tasarrufların iptaline ilişkin dosya getirtilip incelenilmeden beraat kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğu ve bozmayı gerektireceğini»[35]<br />
<br />
√ «Sanıklardan ... ve ... şirket yetkilisi olmadıkları anlaşıldığından beraatlerine karar verilmesi gerektiğini- Şikayetçi vekilinin ... tarihli şikayet dilekçesi ile sanıkların İİK'nın 331. ve 333/a maddelerine muhalefet etmek suçlarından cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmesine rağmen, şikayet tarihinden sonra ... tarihinde kesinleşen iflas kararı gerekçe gösterilerek sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin kanuna aykırı olup bozulması gerektiğini»[36]<br />
<br />
√ «Şikayetçi vekilinin İİK'nın 347. maddesinde düzenlenen süreler geçtikten sonra şikayette bulunması nedeniyle, bu eylem yönünden şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğini- Şikayete konu şirket stoklarındaki emtiaların yüksek bedellerle satılarak satış bedellerinin şirkete intikal ettirilmemesi hususu ile ilgili olarak, sanığın şirkette olan alacağının kaynağının ne olduğu tam olarak tespit edilmeden, emtiaların hangi tarihte satışının yapıldığı, elde edilen gelirin sanığın şahsi hesabına hangi tarihte intikal ettirildiği, bu sebeple şikayetin süresinde olup olmadığı tam olarak belirlenmeden ve bu konuda aldırılan bilirkişi raporunun da yetersiz olduğu gözetilmeden kararı verilmesinin hatalı olduğunu»[37]<br />
<br />
√ «Şikayetçi vekilinin ‘sanıklardan ...nın alacaklıları zarara uğratmak kastıyla taşınmazını kardeşine sattığını’, ‘borçlu şirketin işyerini bir başka şirkete devrettiğini’, yine ‘sanıklardan ...'nın adına kayıtlı aracını sanığa sattığını’, ‘sanıklardan ...nın aracını devrettiğini’’bildirmesi karşısında; yapılan devir işlemlerinin alacaklıyı zarar sokmak kastıyla muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığı araştırılıp tartışılmadan eksik inceleme ile beraat kararı verilmesinin hatalı olduğunu»[38]<br />
<br />
√ «Sanığın şirkette bulunan hisselerini eşine devretmesinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığının, sanık müdafiinin Limited Şirketi'nin yüzde yetmiş hissesinin sanığa ait olduğunu bildirmesi karşısında, söz konusu şirket hisselerinin değeri belirlenerek bu değerin dosya borcunu karşılayıp karşılamadığının araştırılmadan eksik inceleme sonucu mahkumiyet kararı verilmesinin kanuna aykırı olup bozulması gerektiğini- Sanık müdafiinin dilekçesi ile verilecek kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya verilecek cezanın ertelenmesini talep ettiği halde, bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin kanuna aykırı olup bozulması gerektiğini»[39]<br />
<br />
√ «Sanığın sattığı taşınmazdan elde ettiği bedelle takibe konu borçlarını veya varsa başka borçlarını ödeyip ödemediği taşınmazların rayiç bedelle satılıp satılmadığı ve taşınmazları sattığı kişilerle aralarında nasıl bir ticari ilişki bulunduğu araştırılıp bu şahıslar dinlenilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup bozulması gerektiğini»[40]<br />
<br />
√ « ‘Ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi’ suçunun oluşması için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi gerekmekte olup, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olup olmadığının tespiti için borçlu şirket defter ve belgeleri ile banka hesapları üzerinde karşılaştırılmalı olarak bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumlarının takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi ve 30.07.2003 gün ve 251184 saılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4949 sayılı İİK'da değişiklik yapılmasına dair kanunun 99. maddesi ile İİK'nın 352. maddesine eklenen fıkra uyarınca dava ve cezanın İİK'nın 354. maddesinde yazılı sebeplerden düşeceğinin kararda belirtilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı olup hükmün bozulması gerektiğini»[41]<br />
<br />
√ «Şikayetçinin, sanığın alacaklıları zarara uğratmak kastıyla aracını kayınbiraderine sattığını ve sanık aleyhine yapılan icra dosyasının asıl olmayan borç ikrarına ilişkin olduğunu bildirilerek şikayetçi olduğu anlaşıldığından, araç devrinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla olup olmadığı ve icra takibine konu bonodaki alacağın nereden kaynaklandığı, asıl olmayan borç ikrarı mahiyetinde olup olmadığı tartışılmadan, beraat kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu»[42]<br />
<br />
√ «Temlikin alacaklıya zarar vermek kastıyla yapıldığı iddiasıyla şikayette bulunulması karşısında, şirketlerin defter, belge ve banka hesapları üzerinde birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılarak devrin alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılıp yapılmadığı araştırılıp sonucuna göre hukuki durumun tayini gerekeceğini»[43]<br />
<br />
√ «Sanığın şirketteki payını alacaklıya zarar vermek kastıyla devrettiği, bu hususun İİK'nun 331. maddesindeki alacaklıyı zarara sokmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçunu oluşturacağı, bu suçun takibinin şikayete bağlı olup, İİK. 347. 'deki sürelerin geçirilmesi sebebiyle şikayet hakkının düşürülmesine karar verileceğini»[44]<br />
<br />
√ «Şikayete konu tasarrufların iptaline ilişkin dava dosyasının kesinleşmesi beklenerek, sonucuna göre hukuki durumun takdir edilmesi gerekeceğini- Alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçundan dolayı icra takip dosyası birden fazla olsa dahi, aynı eylemden dolayı şikayetçi olunduğu anlaşılmakla eylemlerin tek suç oluşturacağı, bu dosyaların mümkünse birleştirilmesi gerekeceğini»[45]<br />
<br />
√ «Alacaklıyı zarara uğratma kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunda şikayet hakkının, borçlu hakkında icra takibi kesinleşen suçtan zarar gören alacaklıya ait olduğunu»[46]<br />
<br />
√ «Vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunlu olup, ancak, ceza hukuku açısından ve cezaların şahsiliği prensibinin bir gereği olarak ve İcra İflas Kanunu'nun cezaya ilişkin hükümlerinin uygulanabilmesi için, borçlunun kendisine de, alacaklının talebi üzerine icra emri gönderilmesi yönündeki isteğin, memurlukça yerine getirilmesi gerektiğini»[47]<br />
<br />
√ «Sanığın elden çıkardığı mal varlığına rağmen kalan mevcudunun borcu karşılamaya yetmesi halinde, alacaklıya zarar verme kastının varlığından söz edilemeyeceğinden, sanığa atılı suçun da oluşmayacağını»[48]<br />
<br />
√ «Suça konu taşınmazın satışından elde edilen gelirin ipotek borcu dışında, icra takibi, vergi, sosyal güvenlik ya da sağlık giderine harcanıp harcanmadığının araştırılması, buralara harcandığının belirlenmesi hâlinde atılı suçun oluşmayacağının gözetilmesinin gerekeceğini»[49]<br />
<br />
√ « 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesine göre tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterler tarafından yapılacağı, satış ve devir işleminin siciline işlenmek üzere üç iş günü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşuna bildirileceği ve bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işleminin gerçekleşmiş sayılacağı hükme bağlanmış olup, buna göre noterde yapılan araç satış sözleşmesine rağmen yeni malikin bir aylık süre içerisinde üzerine tescil yaptırmamasının, aracın satışının yapılmadığı anlamına gelmeyeceğini»[50]<br />
<br />
√ « Suça konu taşınmazın satışından elde edilen gelirin ipotek borcu dışında, icra takibi, vergi, sosyal güvenlik ya da sağlık giderine harcanıp harcanmadığının araştırılması, buralara harcandığının belirlenmesi hâlinde atılı suçun oluşmayacağının gözetilmesi gerekeceğini»[51]<br />
<br />
√ « Alacaklısı (R.K.), borçlusu (F.T.) olan icra dosyasında, (F.T.)'nin icra dairesine gelerek yasal süreden feragat ettiğini belirtip mal beyanında gösterdiği taşınmazının üzerine birinci sırada haciz işlenmesini sağlaması, (F.T.)'nin diğer sanık Ramazan'ın eski patronu olup, 2002-2003 yılında yanından ayrılmasına rağmen 2008 yılına kadar sigortasını yatırması, (S.Ç.) isimli şahsın hem sanık (R.K.)'ya, hem de (F.T.)'ye gönderilen ödeme emirlerine ilişkin tebligatları, adı geçenlerin adreslerinde çalışanı olarak tebellüğ etmesi gibi hususlar da göz önünde bulundurularak, söz konusu icra takip dosyasındaki borcun kaynağının araştırılması ve hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[52]<br />
<br />
√ Şikâyet dilekçesinde İİK’nun 331 inci maddesindeki unsurlardan hiçbirisine dayanılmadan, sadece alacaklıyı zarara sokmak kastiyle işyerini devrettiği ileri sürülerek şikâyette bulunulması hâlinde, şikâyet dilekçesinde gösterilmeyen delillerin re'sen toplanmasının yasal olarak mümkün olmadığını»[53]<br />
<br />
√ « Haciz için gidilen borçlu şirket adresinde ortakları aynı kişiler olan başka bir şirketin bulunduğu, daha sonra aynı adrese yeniden gidildiğinde ise bu defa bir başka şirketin kiracı olarak faaliyet gösterdiğinin anlaşılması nedeniyle, her üç şirketin kurucu ortakları belirlenerek, şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, ortaklarının aynı olması hâlinde, kiralama nedeniyle borçlu şirketin atıl durumda bırakılıp, kiracı şirketin aktif hale getirilip getirilmediği, kiralama işleminin alacaklıyı zarara sokmak kastıyla yapılıp yapılmadığı tartışılmadan eksik inceleme ile beraat kararı verilemeyeceğini»[54]<br />
<br />
√ « Hacizli taşınmazın sanığın hissesine düşen değerinin takip konusu borcu rahatlıkla karşılayacak olması nedeniyle, alacaklının alacağını alamadığını ispatlayamadığının kabulü gerekeceğini»[55]<br />
<br />
√ « İİK.’nun 331 inci maddesinin birinci fıkrasında yaptırıma bağlanan alacaklıya zarar vermek kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunun oluşumu için, yapılan satışın gerçek olmayıp, suni bir satış olmasının gerekeceğini»[56]<br />
<br />
√ « Sanığın işçisine devrettiği işyeri ile ilgili olarak açılan istihkak davasının reddedilmesi, işyeri ile birlikte aynı tarihte aracını da satması ve işçisi tarafından bildirilen yeni adrese gidildiğinde, böyle bir işhanı ve numara olmadığı, çevrede tanınmadığı ve hacizli menkullerin ele geçirilemediği dikkate alındığında atılı suçun oluştuğunun kabulü gerekeceğini»[57]<br />
<br />
√ «Sanıklara ait olan ve müşteki bankaya rehinli bulunan araçtaki parçaların sanıklar tarafından sökülüp telef edildiğinin iddia edilmesi nedeniyle, aracın nasıl bulunduğu ve yediemine ne şekilde teslim edildiği ve aracın çalınma ihbarının neden yapılmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[58]<br />
<br />
√ «Alacaklı lehine tesis edilen ipotekli taşınmazın değerinin takip borçlarını karşılamaya yeterli olması ve suça konu taşınmazların ipotekli taşınmazın ihalesinden yaklaşık 100 gün kadar önce satılması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların alacaklıdan mal kaçırma kastiyle mevcudunu eksiltmek suçunu işleme kasıtlarının bulunmadığının kabulü gerekeceğini»[59]<br />
<br />
√ «Sanığın, trafik kazasının Konya'da gerçekleştiğine ilişkin savunmasına karşın, aracın Antalya'da sanığın evinin bahçesinde haczedildiği dikkate alınarak, aracın hangi tamirhaneye çektirilerek bekletildiği, aracın eski tarihte kaza yapıp yapmadığı tespit edilmeli ve kaza raporunun tutturulmaması, aracın sanığın evinde bulunması ve borcun ödenmediği gibi hususlar birlikte değerlendirilerek, bu eylemin alacaklıyı zarara uğratmak kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[60]</p>
√ «Sanıkların borçlarını ödemek amacıyla hatlı minibüsü ile taşınmazını sattıklarını savunmalarına karşılık, ödeme yaptıklarını ispatlayamadıkları gibi, aracın gelirini borçlunun amcasının tahsil ettiği, satılan taşınmazın kira ve depozito bedelinin de diğer sanığa ödendiğinin anlaşılmasına göre, satışların alacaklıyı zarara sokmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunun oluştuğunun kabulü gerekeceğini»[61]
√ «Sanığın, birinci dereceden akrabası olan diğer sanığın hakkında başlattığı icra takibi nedeniyle aynı gün icra dairesine giderek borcu kabul etmesi ve aynı tarihte taşınmazlarına ve araçlarına konulan haciz müzekkerelerinin elden takipli olarak işlem görmesi nedeniyle aynı gün hacizlerin işlendiğinin anlaşılması karşısında, borç ilişkisinin hayali borç ikrarı niteliğinde olup olmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[62]
√ «Sanığın ne tür eylemleri ile hangi mal varlığını alacaklıyı zarara sokmak kastiyle devrettiği belirtilmediği gibi, tamamen ihtimale dayanarak şikâyette bulunulduğunun anlaşılması karşısında, verilen beraat kararında hukuka aykırılığın bulunmadığını»[63]
√ «Mahkemece nafakaya hükmedilmesinden kısa bir süre sonra ve aleyhinde başlatılan icra takibinden çok kısa süre önce otomobilini noter vasıtasıyla sattığı şahısla sanık arasında yakın akrabalık/yakın arkadaşlık ilişkilerinin bulunup bulunmadığını ve jandarma tutanağında belirtilen ve sanığın kullandığı otomobilin sattığı araç olup olmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[64]
√ «Şikâyet dilekçesinde, sanığın hangi eylemleri ile hangi mal varlığını alacaklıdan mal kaçırmak kastiyle eksilttiği belirtilmediği gibi, borcun, sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait olmasına karşın, satılan araçların sanığın şahsı üzerine kayıtlı bulunması, diğer taraftan borçlu şirketin sermaye şirketi olması nedeniyle sermayesi ile sorumlu tutulacak olması karşısında, söz konusu satışların alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olmadığının kabulünün zorunlu olduğunu»[65]
√ «Tapu sicil müdürlüğünce tescil edilen menkul rehinlerinin, kim tarafından ve ne şekilde fabrika dışına çıkarıldığı, başka bir icra takip dosyası üzerinden fabrika dışına çıkarılmadığının anlaşılması hâlinde ise, teferruat listesinde kayıtlı bulunan taşınırların bulunduğu fabrika bina ve arsasının borcu karşılayıp karşılayamayacağı belirlenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesinin gerekeceğini»[66]
√ «Takip miktarının 3.940,73 TL ve haciz için gidilen işyerinin de internet kafe olmasına ve haciz tutanağında haczi kabil mal bulunmadığının belirtilmemesine, diğer taraftan alacaklı vekilinin işyerinde haciz yaptırmadığı da dikkate alındığında, İİK.'nun 331 inci maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşumu için gerekli olan ‘alacaklının alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde...’ şartının somut olayda bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanıkların üzerine atılı suçun oluştuğundan söz edilemeyeceğini»[67]
√ «Sanığın, şikâyete konu taşınmazda şikâyet tarihi itibariyle ve halen aynı evde oturmaya devam edip etmediği, satın alan ile arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkisi bulunup bulunmadığı, taşınmazı satın aldığı tarihte sanığın banka hesabından diğer sanığa herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, satın aldığı tarihte banka hesabından satış bedeli kadar veya yakın miktarda bir paranın çekilip çekilmediğinin araştırılmasının gerekeceğini»[68]
√ «Devredilen taşınmazdan elde edilen para ile hangi icra takip dosyaları borcunun ödendiği sorularak, varsa bu icra takip dosyaları tetkik edilerek, bu takip dosyalarının alacaklıları ile sanık arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık bağı bulunup bulunmadığı, borcun hayali borç ikrarı suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı yönünde araştırma yapılmasının gerekeceğini»[69]
√ «Müşteki vekili 23.12.2008 havale tarihli dilekçesi ile ilk verdiği 18.07.2008 tarihli şikâyet dilekçesindeki delilleri değiştirmemiş, sadece alacaklıyı zarara sokmak kastiyle satışını yaptığını iddia ettiği taşınmazın tapu sicil müdürlüğünün bölge numarası ile ada ve parsel numarasını hatalı belirttiğini beyan ederek doğrusunu bildirdiği dikkate alındığında, bu düzeltmenin, İİK.'nun 351 inci maddesindeki şikâyetçinin dilekçe veya beyanında gösterdiği delillerle bağlı olduğuna ilişkin düzenleme çerçevesinde değerlendirilemeyeceği ve düzeltme dilekçesinde bildirdiği taşınmazın satış bilgileri getirtilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceğini»[70]
√ «Şirket hissesini devralanların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmaları hâlinde, borçlu şirkete ait taşınmazın, borç miktarı olan 7.526.000. USD miktarına yakın 7.500.000 USD bedelle ipotek altına alındığı da dikkate alınarak, şirket hissesini devralmalarının alacaklıyı zarara sokma kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[71]
√ «Borçlu şirkete ait diğer araçların değerinin üzerindeki hacizli dosya alacaklarını karşıladıktan sonra bu dosya borcunu da karşılayıp karşılayamayacağı yönünde araştırma yapılmasının gerekeceğini»[72]
√ «Borçlu şirketin yetkilisi sanığın suça konu taşınmazı ve aracı aynı kasıt altında iki ayrı sanığa sattığı ve eylemlerinde iştirak hâlinin bulunmadığı dikkate alındığında, müşteki vekilinin sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçmekle birlikte, aynı kasıt altında ..... plaka sayılı aracını sanığa satışına ilişkin şikâyetin devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda, şikâyetten vazgeçme diğer sanıkları kapsamayacağını»[73]
√ «Sanığın, borçlu şirket yönetim kurulunun 15.08.2005 tarih ve 53 sayılı kararı ile üç yıl süre ile temsil ve ilzama yetkili kılınmasına ve bu sürenin sona ermesine rağmen yenisi seçilmemiş ise, şirket ana sözleşmesinde üç yıllık görev süresinin sona ermesi hâlinde bu sıfatın kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunup bulunmadığı araştırılarak, bu konuda bir hüküm bulunmadığının saptanması durumunda temsil yetkisinin yeni yetkili seçilinceye kadar devam edeceğinin kabulü gerekeceğini»[74]
√ «Suça konu menkullerin devrine ilişkin satış sözleşmeleri getirtilerek, devir yapılıp yapılmadığı, varsa şikâyetin süresinde olup olmadığı, sanıkla devralanlar arasında yakın akrabalık bağı bulunup bulunmadığı, icra takip dosyalarındaki alacağın hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[75]
√ «Sanığın hangi eylemiyle mal varlığından neleri eksilttiğinin şikâyet dilekçesinde belirtilmesinin gerekeceğini»[76]
√ «Suça konu taşınmazların hacizli olarak satılması nedeniyle atılı suçun oluşmadığını»[77]
√ «Sanığın devrettiği taşınmazlardan elde ettiği gelirle borçlarını ödediğini savunması nedeniyle, ödediği borçlara ilişkin icra takip dosyaları getirtilerek, hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığı, taşınmazı satın alanların sanığın yakın akrabaları olup olmadığı, bankaya olan borcu yönünden de ödeme yapılıp yapılmadığının bankadan sorularak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesinin gerekeceğini»[78]
√ «Sanığın ne tür eylemleri ile hangi mal varlığını alacaklıyı zarara sokmak kastiyle devrettiği belirtilmediği gibi, tamamen ihtimale dayanarak şikâyette bulunulduğunun anlaşılması karşısında, verilen beraat kararında hukuka aykırılığın bulunmadığını»[79]
√ «Sanığın mal beyanı dilekçesinde bahsedilen aracının bulunup bulunmadığı, varsa satılıp satılmadığını, satılmışsa hangi tarihte ne kadar bir bedelle kime satıldığı araştırılmadan ve bu satışın alacaklıyı zarara uğratıp uğratmayacağı araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[80]
√ « ‘Borçlu şirketin üzerine kayıtlı araçların takipten kısa bir süre önce alacaklılara zarar vermek kastıyla farklı üçüncü şahıslara satıldığı’nın iddia edilmesi karşısında, borçlu şirketin ticari defter ve belgeleriyle bilançoları ve banka hesapları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, araç satışlarından sonraki mevcudu itibariyle, şirketin borçlarını ödeme gücüne sahip olup olmadığı belirlenerek, ödeme gücünün bulunmadığının saptanması halinde, ‘araç satışlarının alacaklıyı zarara sokmak kastiyle yapılıp yapıldığı’ hususunun tartışılarak, sonucuna göre borçlu-sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[81]
√ « ‘Sanığın işyerini muvazaalı olarak … isimli kişiye devrettiğine’ yönelik iddianın araştırılarak, devredildiğinin saptanması halinde, bu devir işleminin ‘alacaklıları zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığı’nın tespiti açısından, işyerinin hangi tarihte bu kişi adına açıldığı hususu vergi dairesinden sorulmadan ve işyerinin devrine ilişkin sözleşme incelenmeden, eksik incelemeyle karar verilemeyeceğini»[82]
√ «İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenen suçtan dolayı yargılamanın icra mahkemesine verilecek dilekçeyle başlayacağı ve şikayetçinin bizzat veya vekili aracılığıyla davayı takip edeceği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelinmemesi halinde ‘şikayet hakkının düşürülmesine’ karar verileceğini»[83]
√ «Her ne kadar şikayet dilekçesinde sanığın İİK.’nun 333/a maddesine göre cezalandırılması istenmiş olsa bile, dilekçede ileri sürülen iddiaların İİK.’nun 331/I maddesinde yaptırıma bağlanan suçu oluşturması halinde, yasa maddesinin dilekçede yanlış gösterilmesinin, iddiaların gösterilen delillere bağlı olarak araştırılmasını önlemeyeceğini»[84]
√ «Anlaşmalı boşanmaya rağmen aynı evde birlikte yaşamaya devam edip etmedikleri zabıta marifetiyle araştırılmak suretiyle boşanmanın muvazaalı olup olmadığının saptanması, buna göre de, nafaka ödemesi ile evin tapusunu vermeyi kabul etmenin alacaklıyı zarara uğratmak kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[85]
√ «Müşteki vekili tarafından sunulan ve böyle bir sokak ve bina numarasının olmadığını belirten haciz tutanağı ile sanığın savunmasını doğrulayan Ankara Ticaret Sicili Memurluğu’nun yazısı arasındaki çelişkinin giderilmesinin gerekeceğini»[86]
√ «Şirketteki hissesini eşine devreden sanığın iki adet aracının ve alacaklı olduğu icra takip dosyalarının bulunduğunun anlaşılması nedeniyle, bunların değerinin borcu karşılayacak miktarda olup olmadıkları araştırılarak, sonucuna göre satış işleminin alacaklıyı zarara sokma kastıyla yapılıp yapılmadığının tartışılmasının gerekeceğini»[87]
√ «İlk haciz işleminden soma sanığın, oğlu ve gelini ile birlikte ortakları arasında bulunduğu yeni bir şirket kurularak, aynı adreste ve aynı iş kolunda ticari faaliyete devam etmesi karşısında, borçlu şirketin akıbetinin ve yeni kurulan şirketteki ortakların sermayelerinin ne olduğu ve sanığın yeni şirketteki sermayesini nasıl karşıladığının araştırılmasının gerekeceğini»[88]
√ «Mal varlığının eksiltilmesinin suni değil de zorunluluktan kaynaklanması hâlinde, alacaklıyı zarara sokma kastından söz edilemeyeceğini»[89]
√ «6762 sayılı TTK' nun limitet şirket hisse devrine ilişkin 520. (şimdi; 6102 s. TTK.’nun 595.) maddesi uyarınca payın devrinin, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmesi ve pay defterine kaydedilmesi şartıyla hüküm ifade edeceği, devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için de ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması gerekmekte olup, hisseyi devralanın sanığın babası, devre muvafakat edenlerin de sanığın kardeşleri olması karşısında, TCK'nun 37-41 inci maddelerinde yazılı olduğu şekilde suça iştirak edip etmedikleri tartışılmadan, borçlu olmadıkları gerekçesiyle beraatlerine karar verilemeyeceğini»[90]
√ «22.10.2008 tarihinde yapılan hacizde ablası S.K’ya ait olduğu vergi levhası ile anlaşılmış olmakla birlikte, 14.12.2009 tarihinde Vergi Dairesi Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 14.12.2009 tarihli yoklama fişindeki işyerinin sanığa ait olduğunun yazıldığı, her iki işyeri adresinin açık yazılmadığı da dikkate alındığında bu işyerlerinin aynı adreste olup olmadığı, farklı adreslerde ise iştigal konusu, S.K.'nın kendi işyerini kimden devir aldığı, sanıktan devraldığının anlaşılması hâlinde tarihinin ne olduğu, sanığın bu işyerinde malik gibi ticari faaliyette bulunup bulunmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[91]
√ «Taşınmazların değerinin hacizli dosya alacaklarından sonra bu dosya alacağını karşılamayacağının anlaşılması hâlinde, diğer taşınmazların kız kardeşine satılmasının İİK' nun 278 inci maddesi çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği de tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesinin gerekeceğini»[92]
√ «Asıl olmayan borç ikrarı iddiasında, borcun kaynağının araştırılmasının gerekeceğini»[93]
√ «Şikâyet dilekçesinde ilgili yasa maddesinin yanlış gösterilmesi, müştekiye hak kaybı vermeyeceğinden, gösterilen delillerle bağlı olarak iddianın araştırılmasının gerekeceğini»[94]
√ «Şikâyete konu aracın satışı sonunda açılan istihkak davasının sonucunun beklenmesinin gerekeceğini»[95]
√ «Suça konu taşınmazlar hakkında borçlu şirkete ait ortaklar kararı bulunup bulunmadığı, şirketi temsil yetkisinin kime ve ne şekilde olduğunun ticaret sicili memurluğundan sorulmasının gerekeceğini»[96]
√ «Taşınmazın muvazaalı olarak devredildiğinin iddia edilmesi karşısında, taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri ile satış değeri arasında fahiş fark olup olmadığının saptanmasının gerekeceğini»[97]
√ «Sanığın savunmasının doğruluğunu tespit için taşınmazlarını diğer borçlarını ödemek amacıyla satıp satmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[98]
√ «Araçtaki zararların nasıl meydana geldiği, sanıkların bir eyleminin bulunup bulunmadığı, icra marifetiyle yapılan satışta aracı satın alan şahısla sanıklar arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkisi bulunup bulunmadığı, aracın halen kimin üzerinde ve kimin kullanımında olduğu, aracın hali hazır durumuna göre özellikle üzerindeki motor aksamlarının kendi orijinal parçaları olup olmadığının uzman bilirkişi marifetiyle saptanmasını takiben sanıkların hukuki durumlarının takdir edilmesinin gerekeceğini»[99]
√ «Mal beyanında bildirmediği şirketteki hissesini, ödeme emrini tebellüğden çok kısa bir süre soma ve beyanda bulunduktan bir gün soma şirket ortağına devrettiği dikkate alındığında, yapılan devir işleminin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olduğunun ve hisseyi devralanın, aynı zamanda şirket ortağı olması nedeniyle hisse satışının alacaklıdan mal kaçırma kastiyle yapıldığını bildiğinin kabulü gerekeceğini»[100]
«Sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait taşınmazları alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ortağı olduğu iki ayrı şirkete, yine yetkilisi olduğu şirkete ait taşınmazı kayınbiraderinin büyük ortağı olduğu bir başka şirkete devretmesi ve borcu karşılayacak nitelikte başka mal varlığının bulunduğu bildirilmesine ve mahkemece de bu mal varlığının neler olduğunun beyan edilmesi için süre verilmesine rağmen, bu konuda beyanda bulunulmaması karşısında alacaklıdan mal kaçırmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçu oluştuğunun kabulü gerekeceğini»[101]
√ «Takibin iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmasının gerekeceğini»[102]
√ «Sanığa isnat olunan suç kastının oluşup oluşmadığının tespiti açısından, taşınmazın satışından elde edilen paranın akıbetinin araştırılmasının gerekeceğini»[103]
√ «Tasarrufun iptali davası sonucu beklenmeli ve yargılama aşamasında sanığa ait olduğu ve üzerine haciz konulmadığı bildirilen araca ait kayıtlar getirtilerek, başka dosyalardan dolayı haciz bulunduğunun anlaşılması hâlinde, aracın değerinin hacizli dosya alacaklarını karşılamasından sonra bu dosya alacağı yönünden alacaklıya yeterli miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı yönünde yapılacak araştırma sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesinin gerekeceğini»[104]
√ «Hakkındaki icra takibinden çok kısa süre önce aracını satan sanık ile aracı satın alan şahıs arasında yakın akrabalık bağı ya da yakın arkadaşlık ilişkisi bulunup bulunmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[105]
√ «1.800,00 TL miktarındaki borcu için 6.930,00 TL değerindeki taşınmazı 1.500,00 TL'na kayınbiraderine yapılan satış nedeniyle akrabalık bağını gösteren nüfus kayıt tabloları getirtilerek satışın muvazaalı olup olmadığı tartışılması, araçların ve taşınmazların değerinin üzerindeki hacizli dosya alacaklarını karşılayıp karşılamadığı ve söz konusu hacizlerin hayali borç ikrarına dayanıp dayanmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[106]
√ «Sanıkların aynı eylemi ile aynı müşteki tarafa veya diğer alacaklılara karşı fiili nedeniyle açılan dava dosyaları birleştirilerek, TCK.'nun 43 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanması şartlarının bulunup bulunmadığı ya da davanın reddinin gerekip gerekmediğinin tartışılmasının gerekeceğini»[107]
√ «Sanık hakkında başlatılan icra takibinde vekilinin sürelerden feragat ederek takibi kesinleştirip aracına haciz koydurduğu ileri sürülerek şikâyette bulunulması karşısında, söz konusu icra takibinin hayali borç ikrarına dayalı olup olmadığı, aralarındaki borç ilişkisinin neden kaynaklandığı, sanıkla takip alacaklısı arasında yakın akrabalık ya da yakın arkadaşlık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, hacizli aracın satışının talep edilip edilmediği, satışının istenmediğinin saptanması hâlinde, bu durumun hayali borç ikrarına dayalı takip nedeniyle konulan hacizden kaynaklanıp kaynaklanmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[108]
√ « ‘Borçlu sanığın kendisine ait iki taşınmazı, alacaklıyı zarar uğratmak kastıyla diğer sanığa sattığı’ iddia edilmesine, takip dosyasında alacaklının alacağın tahsiline yönelik işlemleri yapmasına rağmen alacağını alamadığının anlaşılması karşısında, mahkemece taşınmaz satışına ilişkin tüm bilgi ve belgeler getirtilerek, ayrıca şikayete konu taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri ile taşınmazı satan sanık ve satın alan diğer sanık arasında bir yakınlık bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekeceğini»[109]
√ «Şikayet dilekçesinde ‘borçlunun tüm taşınır malları ve evini alacaklısını zarara uğratmak kastıyla oğluna devrettiği’ iddia edildiğinden, mahkemece ‘borçlu sanığa ait hangi malların devredildiği’ hususunun şikayetçi vekiline açıklattırılarak, söz konusu malların devredilip devredilmediği, devredilmişse hangi bedelle devredildiği, devirden elde edilen paranın akıbetinin ne olduğu, devrin alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılıp yapılmadığı, satılan mallardan elde edilen bedelin borçlunun hangi borçlarının ödenmesinde kullanıldığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[110]
√ «Sanığa ait çeşitli araçlar üzerinde, muvazaalı olduğu iddia edilen takip dosyası dışında, şikayetçi tarafından başlatılan icra takip dosyası üzerinden ve bunların dışında başka dosyalardan dolayı da haciz işlenmiş olması karşısında, hacizli dosyaların takip miktarları ile araçların değerleri belirlenip, sıra durumu da gözetilerek, satış halinde, üzerindeki diğer hacizli dosya alacaklarının karşılanmasından sonra, ‘bu dosya borcu yönünden ‘alacaklıyı tatmin edecek miktarda bir paranın kalıp kalamayacağı’ araştırılmaksızın, eksik incelemeyle ‘sanığın beraatine’ karar verilemeyeceğini»[111]
√ «Aralarında hisse devri gerçekleşen borçlu limitet şirket ile diğer limitet şirketin yetkililerinin kimler olduğu, devreden kişi ile devralan kişinin aralarında yakınlık bulunup bulunmadığı, ayrıca iki şirket arasında fiili ve hukuki bağ bulunup bulunmadığı, ve her iki şirkete ait defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp, bu işlemlerin alacaklıyı zarara sokmak kastıyla muvazaalı yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekeceğini»[112]
√ «Sanıklar tarafından araçların satışından elde edilen gelirin borçlu şirket hesabına yatırılıp yatırılmadığı, yatırılan bu paranın şirketin borçlarının ödenmesinde kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmışsa hangi borçlar için sarf edildiği, bu ödemelerin alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla yapılıp yapılmadığı, araştırılmadan ‘sanıkların beraatlerine’ karar verilemeyeceğini»[113]
√ «Şikayet dilekçesinde ‘borçlu şirket yetkilisi olan sanığın, borçlu şirkete ait mal ve işletmeleri alacaklısını zarara uğratmak kastıyla başka bir şirkete devrettiği’nin ileri sürülmesi karşısında, her iki şirkete ait defterler getirtilip, mal ve işletme devirlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa ne miktarda devredildiğinin, devredildiğinde elde edilen paranın akıbetinin ne olduğunun, devreden ve devralan şirket ortaklarının kimler olduğunun ve aralarında akrabalık bağı bulunup bulunmadığının araştırılarak, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[114]
√ «Borçlu-sanığın şirketteki hissesini 350.000 TL’ ye devredip, başka bir şirketten 900.000 TL değerinde hisse satın almasının, alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olarak değerlendirilemeyeceğini»[115]
√ «Sanıkların borçlu şirketin üretim tesislerini, daha sonra hisselerini devraldıkları yeni şirkete kullandırıp kullandırmadıkları, her iki şirket ortaklarının aynı kişiler olması ve aynı adreste aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri de dikkate alınarak, yapılan işlemde muvazaa bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayini gerekeceğini»[116]
√ « ‘Sanıkların, kurucu ve yöneticisi olduğu diğer şirketler arasında mal, para vs. devri olduğuna, borçlu şirkete ait banka hesaplarındaki paraların özellikle yeni şirket kurulmasına harcandığı’na ilişkin mahkumiyete yeterli, somut, tam ve inandırıcı delil bulunamaması halinde, sanıkların üzerlerine atılan İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçtan dolayı beraatlerine karar verilmesi gerekeceğini»[117]
√ «İİK.’nun 333/a maddesi uyarınca ‘ticari işletmede yöneticinin sorumluluğu’nun söz konusu olabilmesi için ‘bu eylemin başka bir suç oluşturmaması’ gerektiğinden, sanık-borçluya isnat edilen ‘alacaklılarını zarara uğratmak kastiyle borçlu şirkete ait araç ve şirketleri devretme’ fiilinin, İİK.’ nun 331. maddesinde yaptırıma bağlanan suçu oluşturması nedeniyle, şikayet dilekçesiyle hakkında şikayette bulunulan borçlunun eylemine uyan İİK.’nun 331. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekeceğini»[118]
√ « ‘Suça konu taşınmazları, sanıkların diğer borçlarını ödemek amacıyla sattıkları’nın iddia edilmesi halinde, taşınmazların satımından elde edilen gelirle, hangi borçların ödendiğinin, vergi, sosyal güvenlik kurumu ve zorunlu sağlık giderleri dışındaki özel kişilere ait olan borçların ödendiğinin tespiti halinde, bunların takibe konu olup olmadığı, takibe konu ise takip tarihleri araştırılmaksızın, eksik incelemeyle sanıkların mahkumiyetlerine karar verilemeyeceğini; mahkemece hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, sanıkların, gün adli para cezasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden ‘on’ar gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına’ karar verilemeyeceğini»[119]
√ «Şikayet dilekçesinde, ‘sanık tarafından, alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla, sahip olduğu taşınmazının diğer sanığın yetkilisi bulunduğu şirkete satıldığının’ iddia edilmesi karşısında, taşınmazın satışına ilişkin … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde kayıtlı ‘tasarrufun iptaline’ ilişkin dava dosyasının sonucuna göre, sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekeceğini»[120]
√ «Sanığın yapılan haciz sırasında bilgisayar ekranını, klavye ve HP yazıcıyı, alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla kırmasının, yapılan haciz esnasında başka haczi kabil mal bulunmamasının, İİK.’nun 331. maddesindeki suçu oluşturacağını»[121]
√ « ‘Sanıkların sahip oldukları araç ile bir taşınmazını, alacaklılarına zarar vermek kastıyla devrettikleri’ iddiasına karşı, sanıklarca bu işlemlerin ‘diğer borçlarını ödemek amacıyla yaptıkları’nın ileri sürülmesi ancak, sanıkların bu savunmasının sabit olmaması halinde, isnat edilen İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçun oluştuğunun kabulü gerekeceğini»[122]
√ «İcra müdürlüğü tarafından borçlu şirket adına kayıtlı aracın haczedilebilmesi için gönderilen haciz yazısından kısa bir süre sonra yapılan satışın, ‘alacaklılardan mal kaçırma kastıyla yapıldığı’nın kabulü gerekeceğini»[123]
√ «Suça konu aracın satışına yönelik noter satış sözleşmesi örneği getirtilip, satış tarihi ile satış bedeli tespit edilmeden ve satışın alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olup olmadığı tartışılmadan, ‘sanıkların beraatlerine’ karar verilemeyeceğini»[124]
√ « ‘Borçlu şirket yetkililerinin, alacaklılardan mal kaçırmak kastiyle muvazaalı olarak başka şirketler kurarak faaliyetlerini sürdürmekte oldukları’nın ileri sürülmesi halinde, bu şirketler arasında hukuki veya fiili bağın belirlenebilmesi için, tüm şirketlere ait defter ve belgeler ile banka hesapları üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, sadece borçlu şirket defterlerinin incelenmesi ile yetinilerek, İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenen suçtan dolayı sanıkların beraatine karar verilemeyeceğini»[125]
√ «Şikayet dilekçesinde ‘borçlu şirket hakkında devam eden takipte öncelikle borçlunun ticaret sicilinde değişiklik yapmadan önce yazılı olan adresine hacze gidildiğinde, adreste başka bir şirketin faaliyette bulunduğunun görüldüğü, borçluların borçlarını ödememek için muvazaalı olarak asıl borçlu şirketin bu şirkete devredildiğini, daha sonra ticaret sicilinde kayıtlı son adrese hacze gidildiğinde de, adresin boş olduğunun anlaşıldığı’ ileri sürülmesi halinde, borçlunun bu eylemlerinin, İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağını»[126]
√ « ‘Borçlu şirkete ait araçların satışından elde edilen gelirin şirket kayıtlarına geçtiği, elde edilen gelirin mal alımı ve çeşitli ödemeler için kullanıldığı’ dosyadaki bilirkişi raporundan anlaşılmış ise de, hiçbir takibe uğramayan kişisel borçlara ilişkin ödemeler bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinden, satıştan elde edilen gelirle hangi borçların ödendiğinin, vergi ya da SSK borcuna ilişkin bir ödeme bulunup bulunmadığının, bu borçların herhangi bir takibe konu edilip edilmediğinin araştırılmaksızın, eksik incelemeyle ‘sanıkların beraatlerine’ karar verilemeyeceğini»[127]
√ « ‘Sanığın işyerini, alacaklılarını zarar sokmak kastıyla yanında çalışan satış elemanına devrettiği’nin iddia edilmesi halinde, vergi dairesi başkanlığından ve belediye başkanlığından devir durumu ve devir tarihi araştırılarak, sanığa atılan suç hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekeceğini»[128]
√ «Borçlu sanığın şirketteki hissesini eşine devretmesine rağmen, aynı şirkete ait fırında işçi olarak çalışmaya devam etmesi karşısında, hisse devri kararı, devir sözleşmesi ile tarafların mali durumlarının araştırılmasından sonra, bu devir işleminin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığı belirlenip, sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekeceğini»[129]
√ «Sanıklara isnat edilen suçun İİK.’nun 333/a maddesinde öngörülen suç olmasına rağmen, şikayet dilekçesinde iddia edilen hususların sabit olması halinde, sanıkların eyleminin, İİK.’nun 331/I. maddesinde yaptırıma bağlanan ‘alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçu’nu oluşturması halinde mahkemece sanıkların atılı suçtan dolayı beraatlerine karar verilmesi gerekeceğini»[130]
√ «Borçlu-sanıkların işyerlerini ….. isimli bir şirkete devredip devretmediklerinin, varsa bu devirden elde edilen paranın akıbetinin ne olduğu, her iki şirket arasında fiili ya da hukuki bağ bulunup bulunmadığı, ortaklarının kimler olduğu, her iki şirkete ait defter ve banka hesapları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ‘devir işleminin alacaklıyı zarara sokmak kastıyla yapılıp yapılmadığı, alacaklının alacağını tahsil etme imkanının bulunup bulunmadığı, yine bu çerçevede … plakalı araçların da üçüncü kişilere satılıp satılmadığı, satılmışsa alıcılarının sanıklarla bir yakınlıklarının bulunup bulunmadığı, satıştan elde edilen parayla ne yapıldığı’ hususları saptanmadan, eksik incelemeyle ‘sanıkların cezalandırılmalarına’ karar verilemeyeceğini»[131]
√ «Dava konusu taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri belirlenerek ve satılan taşınmaza ilişkin belgeler de getirtilerek, sanık ile taşınmazı satın alan diğer sanık arasında hukuki bir bağ bulunup bulunmadığı hususları araştırılarak, ‘taşınmaz satışının alacaklıları zarara sokmak kastıyla yapılıp yapılmadığı’nın araştırılması gerekeceğini»[132]
√ «Alacaklısını zarara uğratmak kastıyla sanık-borçlu tarafından üçüncü kişilere satılmış olan taşınmaz hakkında tasarrufun iptali davasının açıldığının ileri sürülmesi halinde, bu dava dosyası getirtilip incelenerek, ulaşılacak sonuca göre -ve özellikle; borçlu-sanığın alacaklılarına zarar vermek kastıyla taşınmazını satmış olup olmadığı üzerinde durularak- sanıkların hukuki durumlarının takdir edilmesi gerekeceğini»[133]
√ « ‘Alacaklıyı zarara sokmak için mevcudunu azaltma suçu’ndan dolayı yapılan yargılamalarda, şikayetçinin duruşmaya gitmemesi ve vekil de göndermemesi halinde, şikayet hakkının düşeceğini; şikayetçi vekilinin verdiği mazeret dilekçesi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmeden, şikayetçinin yokluğunda mahkumiyet kararı verilemeyeceğini»[134]
√ «Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, alacaklı tarafın talebi üzerine sanığa ait bir taşınmazın tapu kaydı üzerine haciz şerhi işlendiği, bunun dışında sanığın başka taşınmazının da tapu kaydı üzerine başka icra takip dosyasından haciz şerhi işlendiğinin anlaşılması karşısında, diğer icra takip dosyalarındaki takip miktarları ile hacizli taşınmazların değerleri tespit edilerek, anılan takip dosyalarındaki borçların karşılanmasından sonra, bu dosya alacağı yönünden alacaklıyı tatmin edecek bir miktar paranın artırıp artmayacağı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonucuna göre sanığın kastının tayini gerekeceğini»[135]
√ «Borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar üzerine başka alacaklılar tarafından konulmuş olan haciz ve ipoteklerin devam edip etmediği araştırılıp, devam ettiğinin anlaşılması halinde, bu kez haciz dosyalarının takip miktarları ile hacizler ve ipotekli taşınır ve taşınmaz malların değerleri saptanarak, ‘bu malların satışı halinde diğer icra takip dosya alacakları ödendikten sonra, bu dosya alacağı yönünden alacaklıyı tatmin edecek bir miktar paranın kalıp kalamayacağı’ yönünde araştırma yapılarak, sonucuna göre borçlu-sanığın kastının tayini gerekeceğini»[136]
√ «Borçlu-sanıklara ait işyerlerinin, borçlu-sanıklar tarafından devredilip devredilmediğinin, devredilmişse kime ve hangi bedelle devredildiğinin, diğer taraftan borçlu-sanıkların sahip oldukları araçları başkalarına satıp satmadığının, satılmışsa kime ve hangi bedelle ve haklarında başlatılan icra takibinden ne kadar süre önce satıldığının, ayrıca bunun alacaklılara zarar vermek kastıyla yapılıp yapılmadığının ve borçlu şirketin başkaca mal varlığının bulunup bulunmadığının araştırılarak, sanıkların hukuki durumlarının takdir edilmesi gerekeceğini»[137]
√ «Hakkında yapılmış olan icra takibinin kesinleşmesinden sonra sanık-borçlunun sahip olduğu araç ile bir taşınmazını satması sonucunda, borcunu ödeyebilecek miktarda başka mal varlığı bulunup bulunmadığı ve taşınmazını yeni işyeri almak için aldığı banka kredi borcunu ödemek için satmış olup olmadığı hususlarının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceğini»[138]
√ «Taşınmazların haczedilmesine rağmen, alacağın tahsili amacıyla satış işlemlerine başvurulmaması, dosyanın işlemden kaldırılmasından çok sonra sanık tarafından taşınmazların satılmış olması, haczin kaldırılmasından hemen sonra değil de yaklaşık bir ay kadar sonra satılması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, borçlu sanığın alacaklıdan mal kaçırma kastının bulunmadığının kabulü gerekeceğini»[139]
√ «Şirkete ait araçların satışından elde edilen gelirle, hiçbir takibe uğramayan kişisel borçlara yapılan ödemelerin, zorunlu ödeme olduğunun kabul edilemeyeceğini»[140]
√ «Taşınmazların haczedilmesine rağmen, alacağın tahsili amacıyla satış işlemlerine başvurulmaması, dosyanın işlemden kaldırılmasından çok sonra sanık tarafından taşınmazların satılmış olması, haczin kaldırılmasından hemen sonra değil de yaklaşık bir ay kadar sonra satılması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, borçlu sanığın alacaklıdan mal kaçırma kastının bulunmadığının kabulü gerekeceğini»[141]
√ «Alacaklının suça konu icra takip dosyasında borçlunun maaşı ve taşınmazları üzerine konulan hacizlerin fekkini talep etmesi hâlinde, alacaklının alacağını alamadığını ispatlayamaması nedeniyle alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunun unsurlarının da oluşmayacağını»[142]
√ «Sanığın borçlarını ödemek amacıyla suça konu taşınmazı sattığını savunması karşısında, satıştan elde ettiği para ile hangi borçlarını ödediği, varsa icra takip dosyaları getirtilip tetkik edilmeden sanığın beraatine karar verilemeyeceğini»[143]
√ «Muvazaalı olduğu iddia edilen takibin alacaklısı sanığın devlet memuru olması nedeniyle, 2006, 2007 ve 2008 tarihli mal beyanları getirtilerek, senet alacağı olan 80.000,00 TL' nı bildirip bildirmediğinin araştırılmasının gerekeceğini»[144]
√ «Borçlu-sanığa ait taşınmazın üzerindeki banka tarafından kredi borcuna karşılık konulmuş olan ipotek yükü ile birlikte satılmış olduğunun iddia edilmesi karşısında, ipoteğe konu borcun, taşınmazın satıldığı tarih itibariyle kalan miktarı ile taşınmazın değerinin belirlenmemesinin ve sanığın bu satıştan herhangi bir para alıp almadığı hususunda alıcının beyanına başvurulmaksızın, ayrıca sanığın sattığı taşınmazda halen oturup oturmadığının, oturmuşsa hangi tarihler arasında oturduğunun zabıta marifetiyle araştırılmaksızın, eksik incelemeyle ‘sanıkların beraatlerine’ karar verilemeyeceğini»[145]
√ « ‘Sanığın aracını, takipten dört ay önce noter vasıtasıyla muvazaalı olarak üçüncü bir şahsa satmış olduğu’ ileri sürülmemiş olması nedeniyle, aracın gerçek değeriyle noterdeki satış değerinin araştırılmasına gerek bulunmayacağını»[146]
√ «Şikayet dilekçesinde şikayetçinin ‘sanığa ait araçların varlığını ve bu araçların üzerinde pek çok hacizler olduğunu’ iddia etmesine rağmen, araçların değerleriyle üzerlerindeki hacizli dosyaların alacak miktarları saptanarak, araçların değerlerinin hacizli dosya alacaklarını karşıladıktan sonra, dosya borcu yönünde alacaklıyı tatmin edebilecek bir miktarda para kalıp kalamayacağı yönünden araştırma yapılarak, sonucuna göre borçlu sanığın taşınmazını ‘alacaklıyı zarara sokmak kastıyla satıp satmadığı’ hususunda varılacak sonuca göre, sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[147]
√ «Sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait birçok aracın her biri üzerine ayrı ayrı çok sayıda haciz konulmuş olmasına rağmen, bunlardan sadece bir tanesi hakkında parçalarının söküldüğü (kıymetinin düşürüldüğü) iddia edilmiş olup, aracın terkedilmiş bir halde ve kapıları açık olarak bulunması ve parçaların sanık tarafından söküldüğüne dair delil bulunmaması dikkate alındığında, alacaklıdan mal kaçırma kastıyla mevcudu eksiltme suçunun oluşmadığını»[148]
√ «Sanığın hissesini sattığı taşınmazdan başka taşınmazları ile aracının bulunması nedeniyle, taşınmazlar ile aracın değerinin, hacizli dosya alacaklarını karşıladıktan sonra bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı belirlenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesinin gerekeceğini»[149]
√ «İcra kefili olduktan sonra sahibi olduğu aracı üçüncü şahsa satan sanık hakkında atılı suçun oluşumu için, borçlunun ödeme gücünün bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceğini»[150]
√ «Borçlu şirketin taşındığı yeni adresinde herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmamasına karşın, ayrıldığı adreste öncesinde başka bir şirketin şube açıp, sonrasında başka bir şirketin ticari faaliyette bulunduğu, haciz için adrese gelindiğinde vergi levhasının bu diğer şirkete ait olduğu halde, işçilerin borçlu şirkete iş elbiselerini giymeleri ve adı geçen şirketin borçlu şirket ile aynı iş kolunda faaliyette bulunması hususları dikkate alındığında, her üç şirkete ait ticaret sicil kayıtları ile banka ve defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, şirketler arasında hukuki veya fiili irtibat bulunup bulunmadığı, birbirlerine mal aktarımı yapıp yapmadıkları yönünde inceleme yapılarak, sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceğini»[151]
√ «İİK’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçun oluşumu için gereken en önemli koşullardan birisinin de ‘alacaklının alacağını tahsil edemediğini ispatlaması’ olduğu, bu durumun alacaklı tarafın takip dosyasında yaptığı işlemlerle kanıtlanabileceği, bu hususu ispat yükünün alacaklıya düştüğünü»[152]
√ «Sanığın alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla iki taşınmazını üzerindeki ipoteklerle birlikte devrettiğinin anlaşılması karşısında, taşınmazların değeri ile ipotek borcu belirlenerek, taşınmazların değerinin, üzerindeki ipotek alacaklarının karşılanmasından sonra, müteakip, bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı tespit edilerek, sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekeceğini»[153]
√ «Suç tarihi itibariyle sanığa ait olduğu belirtilen araçlar üzerinde haciz bulunup bulunmadığı, değerlerinin alacak miktarını karşılayıp karşılamadığı, araçların başka dosyalardan dolayı hacizli olduklarının saptanması halinde, değerlerinin hacizli dosya alacaklarını karşıladıktan sonra alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmadığı yönünde bir araştırma yapılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekeceğini»[154]
√ «Sanığın üzerine atılan suçun oluşabilmesi için, ‘alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmiş olması’nın gerektiğini; borçlu-sanığın kendisine ait aracı, icra kefili olduktan sonra başkasına satmış ise de, suçun oluşumu için sadece satışın yapılmış olmasının yeterli olmadığı, mahkemece ‘borçlunun borcu ödeme gücü bulunup bulunmadığı’ yönünde araştırma yapılarak, alacaklının ‘alacağını tahsil imkanının bulunup bulunmadığı’ açıklığa kavuşturularak sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceğini»[155]
√ «Borçlu sanık hakkında şikayetçi tarafından icra takibi yapıldıktan sonra, borçlu sanığın şirketteki hissesini tüm aktif ve pasifleriyle kardeşine devretmiş, devir bedelinin nakden ve peşinen alınmış olması ve alacaklının alacağını tahsil için tüm icra işlemlerini yapmış olmasına rağmen alacağını tahsil edememiş olması karşısında ve banka kayıtlarında borçlu sanık adına para bulunmaması nedeniyle, isnat edilen İİK.’nun 331. maddesindeki suçun oluşmuş sayılacağını»[156]
√ «Tarafların (sanıkların) boşanmış olmalarına rağmen aynı evde yaşamaya devam edip etmediklerinin zabıta araştırması yapılarak araştırılması, boşanmalarının muvazaalı olup olmadığının belirlenerek, varılacak bir sonuca göre karar verilmesi gerekeceğini»[157]
√ «Tanığın alacaklısını zarara uğratmak kastıyla başka bir icra takip dosyasındaki alacağını temlik ettiğine ilişkin iddia üzerinde durularak ve temlik alan şirket (kişi) ile sanık arasında alacak-borç ilişkisi bulunup bulunmadığı ve temlik nedeni araştırılarak varılacak sonuca göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekeceğini»[158]
√ «Sanığın takip tarihinden sonra adına kayıtlı taşınmazını başkasına satmasının, ‘alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığı’ tartışılmadan karar verilemeyeceğini– Sanığa ait aracın vergi borcundan dolayı haczedilip satılmış olmasının, İİK.’nun 331. maddesindeki suça konu olamayacağını»[159]
√ «Alacaklının güvenini sağlamak suretiyle üzerindeki haczini kaldırttığı taşınmazı üçüncü kişilere satan sanığın, haciz kaldırılmadan önce sanıkla yeni bir borç senedi düzenlenmiş olmasına ve bu senedin karşılığının da ödenmemesi nedeniyle icra takibine konu edildiğinin iddia edilmesi karşısında, yeni düzenlenen borç senedindeki borcun eski icra takip dosyasındaki borcun yeniden yapılandırılması mahiyetinde olup olmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[160]
√ «Müştekinin şikâyete konu taşınmazının, şahsi çekini kullanmak suretiyle %40 hisse ile ortağı bulunduğu şirketten satın alıp, bakiye borcu ödememesi nedeniyle başlatılan icra takibi sırasında şirketteki hissesine haciz konulduğunun bildirilmesinden kısa bir süre sonra kendisi dışında diğer ortakları tarafından kurulan şirkete satılmasının, alacaklıdan mal kaçırmak kastı ile mevcudunu eksiltme suçunu oluşturacağını»[161]
√ «Alacaklının güvenini sağlamak suretiyle üzerindeki haczini kaldırttığı taşınmazı üçüncü kişilere satan sanığın, haciz kaldırılmadan önce sanıkla yeni bir borç senedi düzenlenmiş olmasına ve bu senedin karşılığının da ödenmemesi nedeniyle icra takibine konu edildiğinin iddia edilmesi karşısında, yeni düzenlenen borç senedindeki borcun eski icra takip dosyasındaki borcun yeniden yapılandırılması mahiyetinde olup olmadığının araştırılmasının gerekeceğini»[162]
√ «Taraflar arasındaki borç ilişkisinin kaynağı, akraba veya yakın arkadaş olup olmadıkları, aracın kayden haciz işleminden sonra nerede olduğu, parçalarının kim tarafından ve ne maksatla söküldüğü, bu parçaların (motor ve şanzıman orijinal numaralarına göre) halen anılan aracın üzerinde olup olmadığı bilirkişi marifetiyle saptanarak, sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceğini»[163]
√ «İddia doğrultusunda sanığın işyerinin kardeşine devredip devretmediği, hukuken ve fiilen kimin tarafından işletildiği hususları araştırılmadan, eksik incelemeyle karar verilemeyeceğini»[164]
√ «Sanığın, sattığı taşınmazda halen oturup oturmadığı ve taşınmazı satın alan ile akrabalık bağının bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın, eksik incelemeyle İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçtan dolayı ‘beraatine’ karar verilemeyeceğini»[165]
√ «Suça konu taşınmazla ilgili tasarrufun iptali davasının sonucu beklenmeden -ve sanığın, ‘alacaklısını zarara uğratmak kastıyla hareket etmiş olup olmadığı’ saptanmadan- eksik incelemeyle karar verilemeyeceğini»[166]
√ «Alacaklısını zarara uğratmak kastıyla ‘alacaklı banka lehine rehinli bulunan aracının önce lastiklerini, motorunu, şanzımanını, arka kasasını, şaft milini ve motor beynini sökerek değerini düşürdüğü’ iddia edilen sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait birçok aracın her biri üzerine ayrı ayrı ve çok sayıda haciz konulmuş olup, bunlardan sadece bir tanesi hakkında ‘parçalarının söküldüğü’nün iddia edilmesi ve ‘alınan parçaların sanık tarafından söküldüğü’ne yönelik delil elde edilmemesine rağmen ‘sanığın beraati’ yerine ‘cezalandırılması’na karar verilemeyeceğini»[167]
√ «Sanığın, boşandığı eşine sahip olduğu taşınmazını devretmesinin ve daha sonra borçlu hakkında icra takibi başladığının anlaşılması karşısında, ‘tarafların halen birlikte yaşayıp yaşamadıkları’ konusunda zabıta araştırılması yaptırılmadan, İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenen suçtan dolayı sanık hakkında hüküm kurulamayacağını; borçlu sanığa ait araca dosya borcundan dolayı haciz konulmuş ise de, araç üzerinde vergi dairesinin haczi bulunması nedeniyle, aracın değerinin, diğer hacizli dosya alacağını karşılamasından sonra bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağı belirlenmeden, eksik incelemeyle sanığın cezalandırılmasına karar verilemeyeceğini»[168]
√ «Borçlu şirket ile borçlu şirketin taşınmazını satın alan şirket arasında organik bağ bulunması ve satıştan elde edilen para ile borçlu şirketin borçlarının ödenmemiş olduğunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda, satışın ‘alacaklıyı zarara sokmak kasdıyla yapıldığı’ ve ‘atılı suçun oluştuğu’ gözetilmeden sanığın beraatine karar verilemeyeceğini»[169]
√ « ‘Borçlu-sanığın alacaklısını zarara uğratmak kastıyla taşınmazlarını yakın akrabalarına ve arkadaşlarına devrettiğine, hacizleri önlemek maksadıyla bazı taşınmazları üzerinde rehin ve ipotek tesis ettirdiğine ve güvendiği arkadaşına sahte borç ikrarını içerir 3 adet çek verdiğine’ yönelik iddiaların, dilekçede gösterilen deliller çerçevesinde değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekeceğini»[170]
√ « ‘Sanığın işyerini muvazaalı olarak devrettiği’nin iddia edilmesi karşısında; öncelikle devir işleminin yapılmış olup olmadığının, devredilmiş ise devir tarihinin, devralan ile borçlu sanık arasındaki hukuki ilişki ile devir bedelinin ve akıbetinin ne olduğunun araştırılması gerekeceğini»[171]
√ « ‘Borçlunun tapulu taşınmazlarını kızı ve eşinin üzerine, tapusuz taşınmazlarını da başka bir kişiye devrettiği’nin iddia edilmesi, tapu sicil müdürlüğünden gelen müzekkere cevabında ise ‘sanığın tüm taşınmazlarını başka bir kişiye devrettiği’nin bildirilmesi, ayrıca alacaklının alacağını tahsil edememesi karşısında, sanığın nüfus aile kayıt tablosu getirtilerek, sanığın taşınmazlarını devralan kişiler ile sanık arasında akrabalık bağının bulunup bulunmadığı ve devir işlemlerini ‘alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapıp yapmadığı’ araştırılmaksızın, sanığın beraatine karar verilemeyeceğini»[172]
√ « ‘Şikayetçiye olan borcunu bankadan çekeceği krediyle ödeyeceğini, ancak taşınmazların üzerindeki hacizlerin krediye engel olduğunu’ söyleyerek, gerekli güveni sağlayan sanığın, hacizlerin kaldırılmasını sağladıktan sonra taşınmazlarını üçüncü kişilere satmasına rağmen, borcunu ödememesi nedeniyle, sanığın taşınmaz satışından elde ettiği parayla ne yaptığı, taşınmazı satın alan kişiyle akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı vb. hususlarının araştırılarak, varılacak sonuç çerçevesinde sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekeceğini»[173]
√ «Şikayet dilekçesinde yer alan ‘borçlu-sanığın yetkilisi olduğu şirketin malvarlığını, işçisi olan kişiye kurdurttuğu şirkete devrettiğine’ yönelik iddialar dikkate alınarak, her iki şirkete ait ticari defterler getirtilerek, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, herhangi bir mal devredilip devredilmediğinin, devredilmiş ise, bunun alacaklıdan mal kaçırma amaçlı olup olmadığının, sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceğini»[174]
√ «İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenen ‘alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçu’nun oluşumu için, borçlu hakkında ‘aciz belgesi’ alınmasının zorunlu olmadığı, alacaklının ‘alacağını alamadığını’ ispatlaması halinde de, maddedeki suçun, unsurları itibariyle oluşacağını»[175]
√ «Borçlu sanığın alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla devrettiği iddia edilen işletmenin devir tarihinin, borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığının ve borçlu sanığın borcunu karşılamaya yetecek başka malvarlığı olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[176]
√ «Alacaklısını zarara sokmak kasdıyla mevcudunu azaltmak suçunun oluşup oluşmadığı incelenirken, sanık adına kayıtlı bulunan aracın takip tarihinden kısa bir süre önce diğer sanığa hangi bedelle satıldığı ve alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla satılıp satılmadığı hususları ile borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı konularında araştırma yapılması gerekeceğini»[177]
√ «Kendisine ait aracı icra takibi başladıktan sonra devrettiği anlaşılan sanığın satış gerekçesi olarak «sıkışıklığını» ileri sürmesi halinde, bu gerekçesinin haklı olup olmadığının, borcu karşılayacak başka malvarlığının bulunup bulunmadığının ve hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[178]
√ «Borçlu sanığın icra takibinden kısa bir süre önce kendisine ait aracı yakını olan diğer sanığa hangi bedelle sattığının ve borçlu sanığın borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceğini»[179]
√ «Borçlu sanığın davranışı nedeniyle aleyhine aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcu karşılamaya yeterli başka mallarının bulunup bulunmadığı konularında araştırma yapılmadan eksik soruşturmayla İİK’nun 331. maddesine göre hüküm kurulamayacağını»[180]
√ «Hakkında başlatılan icra takibinden sonra kendisine ait işyerini başkasına devretmiş olan borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcunu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapılmadan karar verilemeyeceğini»[181]
√ «‘Uzun süre yurt dışında olacağı için kendisine ait taşınmazları oğluna kiraya verdiğini’ iddia eden borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borçlunun borcunu karşılamaya yeterli başka mal varlığı olup olmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadan karar verilemeyeceğini»[182]
√ «Hakkında başlatılan icra takibinden sonra kendisine ait taşınmazları devrettiği ve borcu karşılamaya yeterli başka mal varlığı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[183]
√ «Yetkilisi oldukları şirkete ait araçları icra takibinden kısa bir süre önce sattıkları anlaşılan borçlu-sanıkların borcu karşılamaya yetecek başka malvarlıkları bulunup bulunmadığı araştırılmadan haklarında alınmış bir aciz vesikası bulunmadığı gerekçe gösterilerek eksik inceleme ile karar verilemeyeceğini»[184]
√ «Kendisine ait taşınmazı kızı olan diğer sanığa devreden borçlu sanığın iddiaları doğrultusunda tapu kayıtlarının incelenerek ve borçlunun borcu karşılamaya yeterli başka malvarlığı olup olmadığı, hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı hususlarının araştırılarak karar verilmesi gerekeceğini»[185]
√ «‘Alacak-borç ilişkisinden dolayı taşınmazını sattığını’ savunan borçlu sanığın bildirmiş olduğu tanıklar dinlenmeden ve borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı ve hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[186]
belirtmiştir.
«Alacaklısını zarara sokmak kasdıyla mevcudunu eksiltme» suçunun düzenlendiği 331’inci maddenin birinci fıkrasındaki «aciz belgesi istihsal edildiği veya alacaklı alacağını istifa edemediğini» ibaresi, fıkraya açıklık getirmek amacıyla «aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını» şeklinde değiştirilmiştir.
Yüksek mahkeme, buraya kadar açıklanan bu suçun maddi unsurunu teşkil eden fiillerle ilgili olarak;
√ «Otoparka konulan aracın bir kısım parçalarının kim tarafından sökülüp araca zarar verildiğinin hem otopark görevlisi hem de yediemin sıfatıyla aracın teslim edildiği kişiden sorularak meydana gelen değer düşüklüğünün bilirkişi marifetiyle tesbit edilip sonucuna göre hukuki durumun takdir edilmesi gerekeceğini»[187]
√ «Sanıkların İİK.’nun 331. maddesine göre cezalandırılmaları talep edildiği halde istem dışına çıkılarak İİK.’nun 333/a maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğunu»[188]
√ «Şikayete konu aracın kimin ihbarı ile nasıl bulunduğunun ve otoparka çekilerek yediemine ne şekilde teslim edildiğinin ve sanığın teslim tutanağı getirtilerek araçtaki parçaların sökülmesi fiilinden sorumluluğunun tartışıldıktan sonra hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[189]
√ «Alacaklısına zarar vermek amacıyla mevcudu eksiltmek suçuna yönelik şikayet dilekçesinin yanlış merciiye verilmesinin şikayet hakkını ortadan kaldırmayacağını»[190]
√ «Şikayet tarihi itibariyle sanık (borçlu) hakkındaki icra takibinin kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak eğer takip kesinleşmemişse sanığın atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekeceğini»[191]
√ «Sanık (borçlu) hakkında açılan dava sonucunda tasarrufun iptaline karar verilmiş olması halinde verilen kararın kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[192]
√ «Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklılarını zarara uğratmak kasdiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklılarını zarara sokmaları halinde (333/a) cezalandırılabilmeleri için bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması gerekeceğini; şirketlerine ait otobüsleri satarak alacaklıları zarara uğratmak amacı ile mevcudunu eksiltmek suçunu işlemiş olan sanıklar hakkında ‘ticari işletmede yöneticinin sorumluluğu’nu düzenleyen İİK 333/a gereğince değil, İİK. 331 gereğince ceza verilmesi gerekeceğini»[193]
√ «İşyerlerini yanlarında çalışan işçiye muvazaalı olarak devrettikleri iddia edilen sanıklar hakkında İİK’nun 331. maddesine muhalefet etmekten açılan dava ile işçiler hakkında açılan davanın birleştirilmesine karar verilip işyerinin devredildiğinin saptanması halinde bunun alacaklıları zarara uğratmak amacıyla yapılıp yapılmadığının her türlü delil değerlendirilerek tespit edilmesi gerekeceğini»[194]
√ «Diğer borçlarını ödemek amacıyla taşınmazlarını sattığını savunan sanığın İİK. 331’de yer alan suçu işlemek kastıyla hareket edip etmediğinin tespiti için taşınmazlardan elde ettiği meblağların diğer borçların ödenmesi için kullanılıp kullanılmadığının ve borçlu sanığa ait diğer taşınmazların üzerindeki hacizler de gözönünde tutularak değerlerinin saptanarak dosya borcunu karşılamaya yetip yetmeyeceğinin araştırılması gerekeceğini»[195]
√ «Borçlu sanığın işyerini, alacaklısını zarara uğratmak amacıyla oğluna devrettiği iddiaları karşısında oğlunun işyerindeki eşyaların babasına ait işyerinden intikal edip etmediğinin, borçlu sanığın işyerindeki malların vergi borcu nedeniyle satılıp satılmadığının araştırılması gerekeceğini»[196]
√ «Borçlu şirketin malvarlığının alacaklılarını zarara uğratmak için borçlunun ve yakınlarının kurduğu şirketlere aktarıldığı iddiaları karşısında şirket ortakları ile sanıklar arasındaki akrabalık bağının, şirket hisse devirlerinin ve yeni maliklerinin, şirketlere ait defter ve belgelerin karşılaştırmalı olarak bilirkişi incelemesine tabi tutularak değerlendirilmesi gerekeceğini»[197]
√ «Sanığın ortak olduğu taksiyi satıp kendisine ev satın alması ve daha sonra da bunu mal kaçırmak kasdıyla eniştesine devretmesinin muvazaalı olup olmadığının tanık da dinlenerek araştırılması, takip konusu borcu karşılamaya yetecek başkaca malvarlığının bulunup bulunmadığının ve sosyal yaşantısı ve geliri ile orantılı harcama yapıp yapmadığının da araştırılması gerekeceğini»[198]
√ «Borçlu şirketin alacaklılarını zarara uğratmak için mevcudunu eksiltmek amacıyla mallarını başka şirkete devrettiği iddiası nedeniyle, her iki şirkete ait kayıtların uzman bilirkişilerce karşılaştırmalı olarak incelenmesi gerekeceğini ve borçlu şirketin malvarlığının büyük bir bölümünün icra marifetiyle satıldığı savunması nedeniyle de ilgili icra dosyasının da getirtilip incelenmesi gerekeceğini»[199]
√ «Sadece borçlunun işyerini kardeşine devretmesinin ‘alacaklısını zarara uğratma kastı’nın varlığının kabulü için yeterli olmayacağını- ‘Alacaklısını zarara uğratmak için mevcudunu eksiltmek suçu’nun oluşması için ‘tasarrufun iptâli davası’nın açılmasının gerekmediğini»[200]
√ «Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu azaltmak suçunun oluşup oluşmadığı incelenirken sanık adına kayıtlı bulunan aracın takip tarihinden kısa bir süre önce diğer sanığa hangi bedelle satıldığı ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla satılıp satılmadığı hususları ile borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka malvarlığı olup olmadığı konularında araştırma yapılması gerekeceğini»[201]
√ «Hakkında başlatılan icra takibinden sonra kendisine ait işyerini başkasına devretmiş olan borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcunu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapılmadan karar verilemeyeceğini»[202]
√ «‘Uzun süre yurt dışında olacağı için kendisine ait taşınmazları oğluna kiraya verdiğini’ iddia eden borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borçlunun borcunu karşılamaya yeterli başka mal varlığı olup olmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadan karar verilemeyeceğini»[203]
√ «Hakkında başlatılan icra takibinden sonra kendisine ait taşınmazları devrettiği iddia edilen borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcu karşılamaya yeterli başka mal varlığı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[204]
√ «Şikayetçi tarafından «borçlunun icra takibinden sonra kendisine ait işyerini eski eşine devrettiği ve işyerinde haczedilen menkulleri kaçırdığı» iddiası karşısında, haciz işleminin yapıldığı işyerinin kime ait olduğunun, devrin yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa tarih ve bedelinin belirlenmesi ve aynı zamanda borçlunun borcu ödemeye yetecek başka malvarlığı olup olmadığının da araştırılarak bir karar verilmesi gerekeceğini»[205]
√ «Sanık hakkında ‘kendisine ait işyerini icra takibinden sonra eşine devrettiği’ iddiası ile dava açılması ve sanığın da ‘cezaevinde bulunduğu dönemde eşinin yeni bir işyeri açtığı ve tahliye olduktan sonra bu işyerinde çalışmaya başladığını’ savunması karşısında, iddia ve savunmaya ilişkin tüm deliller ile birlikte borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka malvarlığı bulunup bulunmadığının araştırılarak bir karar verilmesi gerekeceğini»[206]
√ «Yetkilisi oldukları şirkete ait araçları icra takibinden kısa bir süre önce sattıkları anlaşılan borçlu-sanıkların borcu karşılamaya yetecek başka malvarlıkları bulunup bulunmadığı araştırılmadan haklarında alınmış bir aciz vesikası bulunmadığı gerekçe gösterilerek eksik inceleme ile karar verilemeyeceğini»[207]
√ «Muhafaza altına alınan menkulleri götürmek üzere olay yerine gelen aracın üzerine çıkıp, haciz edilen televizyonu araçtan atarak zarar görmesine neden olan sanığın eyleminde «alacaklısını zarar uğratmak amacıyla malını telef etmek» kastının ne şekilde oluştuğunun açıklanması ve takip borçlusu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcu karşılamaya yeterli başka mal varlığı olup olmadığı hususlarının araştırılması gerekeceğini»[208]
√ «Kendisine ait taşınmazı kızı olan diğer sanığa devreden borçlu sanığın iddiaları doğrultusunda tapu kayıtlarının incelenerek ve borçlunun borcu karşılamaya yeterli başka malvarlığı olup olmadığı, hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı hususlarının araştırılarak karar verilmesi gerekeceğini»[209]
√ «Borçlunun hakkında başlatılan icra takibinden kısa bir süre önce kendisine ait aracı hangi bedelle sattığı ve satışın iddia ettiği gibi hayvan alım satımından kaynaklanan borcunu ödemek için olup olmadığı ve borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı yargılama aşamasında da araştırılmadan eksik soruşturma ile hüküm kurulmayacağını»[210]
√ «Borçlu sanığın yetkilisi olduğu şirket adına kayıtlı olan taşınmazları ve şirketteki hisselerini hangi bedelle devrettiği araştırılmadan İİK’nun 331. maddesine göre hüküm kurulamayacağını»[211]
√ «‘Alacak-borç ilişkisinden dolayı taşınmazını sattığını’ savunan borçlu sanığın bildirmiş olduğu tanıklar dinlenmeden ve borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı ve hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[212]
√ «‘Borçlu sanıklar üzerinde halen kayıtlı taşınmazlar bulunduğu’ bildirildiğinden, söz konusu malların alacağı karşılayıp karşılamadığı tespit edilmeden karar verilemeyeceğini»[213]
√ «Malvarlığı dilekçesi verdiği tarihten bir gün önce taşınmazını başkasına devrederek elden çıkartan borçlu sanığın bu davranışının İİK. mad. 331’de tanımı yapılan suç olarak değerlendirileceğini»[214]
√ «Alacağına karşılık haczedilen malların alacağı karşılayıp karşılamadığının ve sanıkların muvazaalı işlemlerle borçlarını ödemekten kaçınıp kaçınmadıklarının araştırılıp belgelendirilerek, sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekeceğini»[215]
√ «Avukatına olan vekalet ücreti borcunu ödememek için mallarını elden çıkaran borçlunun bu eyleminin İİK. 331’e göre suç sayılacağını»[216]
belirtmiştir.
b) Manevi unsur:
Burada şu hususu da hemen belirtelim ki, borçlunun yukarıdaki eylemlerinin «suç» teşkil edebilmesi için, «borçlunun alacaklılarını zarara sokmak kastıyla» hareket etmiş olması gerekir. Suçun oluşması için «genel kast» yeterli görülmemiş ve sanığın «alacaklılarını zarara sokmak kastıyla» hareket etmiş olması yani «özel kast» aranmıştır.[217] Böyle değil de, borçlu «kredi sağlamak veya girişeceği yeni bir ticari teşebbüs için» bu şekilde davranmışsa, bu eylem maddeye göre suç teşkil etmez.
«Borçlunun, alacaklılarının zararını istediğini» daha doğrusu «borçlunun alacaklılarını zarara sokmak kasdıyla» hareket ettiğini isbat kolay değildir.[218] Bu nedenle, kanımızca, borçlunun, «alacaklısına zarar verme kasdı»nın isbatı için, kesin kanıtlar aranmamalı, hakime bu konuda takdir yetkisi verilmelidir.
Yüksek mahkeme;
√ «Sanığın aracını alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla devrettiği iddiası karşısında, devre ilişkin araç satış sözleşmesi örneği getirtilip, elde edilen paranın nereye ödendiği ve devrin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerekeceğini»[219]
√ «Borçlu limited şirketin hesabından ...liranın sanıkların yöneticisi ve ortağı oldukları başka bir limited şirkete alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla devrettikleri iddiası karşısında her iki şirkete ait defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılarak, gerçek bir alacak-borç ilişkisi olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[220]
√ «Sanığın borçlu şirketin işletmelerini muvazaalı olarak başka bir şirket yetkilisine devrettiğinin iddia edilmesi karşısında, devir tarihleri tespit edilip şikayet süresinde ise, devir işleminin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla yapılıp yapılmadığı hususu araştırılarak, sonucuna göre hukuki durumun takdiri gerekeceğini»[221]
√ «Sanığın alacaklılarını zarara uğratmak kastıyla aracını sattığı iddiası karşısında, satışın borcunu ödemek maksadıyla yapıldığını savunan sanığın bu borcun muvazaaya dayanıp dayanmadığı, satıştan elde ettiği para ile bahsettiği borçlarını ödeyip ödemediğini kanıtlaması gerekeceğini»[222]
√ «Şirketlere ait defter ve belgeler üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılarak borçlu şirketin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla devredilip devredilmediğinin saptanması gerekeceğini»[223]
√ «Borçlu sanığın intifa hakkından feragat işleminin alacaklısını zarara uğratmak amacıyla yapılıp yapılmadığının her türlü delil ile birlikte araştırılarak, borçlu sanık hakkında aciz vesikası alınıp alınmadığı ve borcunu karşılamaya yetecek başka malvarlığı olup olmadığı hususlarının saptanarak bir karar verilmesi gerekeceğini»[224]
√ «Sadece borçlunun işyerini kardeşine devretmesinin ‘alacaklısını zarara uğratmak kastı’nın varlığının kabulü için yeterli olmayacağını’, ‘alacaklısını zarara uğratmak için mevcudunu eksiltmek suçu’nun oluşması için ‘tasarrufun iptâli davası’nın açılmasının gerekmediğini»[225]
√ «Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu azaltmak suçunun oluşup oluşmadığı incelenirken sanık adına kayıtlı bulunan aracın takip tarihinden kısa bir süre önce diğer sanığa hangi bedelle satıldığı ve alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla satılıp satılmadığı hususları ile borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı olup olmadığı konularında araştırma yapılması gerekeceğini»[226]
√ «Şikayetçilerin alacaklarını alamama nedeninin sanıkların kasıtlı veya taksirli davranışlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespiti bakımından sanıkların yetkilisi olduğu şirket defter ve belgeleri ile sanıklara ait olduğu bildirilen şirketlere ait kayıtların karşılaştırmalı olarak incelenip aralarında hukuki ve fiili bir bağ bulunup bulunmadığının saptanması gerekeceğini»[227]
√ «Sanıkların ve tanıkların beyanları karşısında, sanıkların savunmalarına neden itibar edilmediği, suç kastıyla hareket edip etmedikleri yeterince tartışılmadan ve borçlu sanığın borcu karşılamaya yetecek başka malvarlığı bulunup bulunmadığı araştırılmadan karar verilemeyeceğini»[228]
√ «Sanıkların kastının tayini için borçlu şirkete ait defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak aktifinin borçlarını ödemek için yeterli olup olmadığının saptanması, borçlu şirket hakkında yapılan icra takipleri varsa dosyalarının getirtilerek incelenmesi, borçlu şirkete ait taşınır veya taşınmaz malların satışının yapılıp yapılmadığının araştırılması ve tüm bunların tespiti ile sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekeceğini»[229]
√ «İİK’nun 331. maddesinde düzenlenen suçun oluşup oluşmadığı belirlenirken sanık borçlunun şikayetçinin iddiası doğrultusunda kendisine ait araçları, gayrimenkulleri ve bankadaki mevcut parasını mevcudunu eksiltmek amacıyla devredip devretmediğinin, borçlu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığının ve borçlu sanığın borcu karşılamaya yetecek başka malvarlığı olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[230]
√ «Muhafaza altına alınan menkulleri götürmek üzere olay yerine gelen aracın üzerine çıkıp, haciz edilen televizyonu araçtan atarak zarar görmesine neden olan sanığın eyleminde ‘alacaklısını zarara uğratmak amacıyla malını telef etmek’ kastının ne şekilde oluştuğunun açıklanması ve takip borçlusu sanık hakkında aciz belgesi alınıp alınmadığı ve borcu karşılamaya yeterli başka malvarlığı olup olmadığı hususlarının araştırılması gerekeceğini»[231]
√ «Borçlunun hakkında başlatılan icra takibinden kısa bir süre önce kendisine ait aracı hangi bedelle sattığı ve satışın iddia ettiği gibi hayvan alım satımından kaynaklanan borcunu ödemek için olup olmadığı ve borçlunun borcu karşılamaya yetecek başka mal varlığı bulunup bulunmadığı yargılama aşamasında da araştırılmadan eksik soruşturma ile hüküm kurulamayacağını»[232]
belirtmiştir.
II- Görüldüğü gibi İİK. 331. ile kötüniyetli borçluların alacaklılarına zarar vermek amacı ile hem icra takibinden önce ve hem de icra takibinden sonra yapacakları hileli işlemlere ceza yaptırımı ile (müeyyidesi) ile engel olunmak istenmiştir. Keza, kötüniyetli borçluların «konkordato» yolu ile borç eksiltmeye başlamaları da suç sayılarak önlenmek istenmiştir.[233]
4949 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle; maddenin ikinci fıkrasıyla, «birinci fıkrada yazılı suçların iflâs takibinden veya iflâs talebinden önce işlenmesi» suç haline getirilmiş, böylece külli icra takibinde borçlu tarafından alacaklıların alacaklarına kavuşmasını engelleyici, alacakların tahsilini geciktirici filler madde kapsamına alınmıştır. Bu suçun işlenmiş sayılabilmesi için, birinci fıkrada yazılı unsurların gerçekleşmesi aranacaktır.
Yine 4949 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle; maddenin üçüncü fıkrası kapsamına «iflâsın ertelenmesi talebinden önceki ve iflâsın ertelenmesi süresinden sonraki» fiiller ile «konkordato mühleti talebinden sonraki» fiiller de dahil edilmek suretiyle, konkordatoda; alacaklıların haklarının cezai hükümlerle teminat altına alınması amaçlanmıştır.
III- «Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin, rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile» taşınmaz dışına çıkarılması (İİK. 333/IV) uyarınca suç sayılarak «eklentinin zilyedinin -iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile- cezalandırılması öngörülmüştür...
Yüksek mahkeme bu konuyla ilgili olarak;
√ «Şikayetçi bankaya rehinli otomobilin kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, bir çok akşamı sökülmüş olan aracın nerede ve nasıl yakalandığı, yakalanmadan önce kim tarafından kullanıldığı ile çalındığına dair herhangi bir müracaat ve şikayetin bulunup bulunmadığı araştırılmadan, eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilemeyeceğini»[234]
√ «Şikayet dilekçesinde belirtilen makine ve teçhizatın ipoteğin kapsamında olup olmadığının, kapsamında ise hangi tarihte fabrika dışına çıkarılıp satıldığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[235]
√ «Suç konusu eşyaların borçlu sanığa yediemin olarak teslim edilmişse, eyleminin yedieminlik görevini kötüye kullanma suçunu oluşturabileceğinin, yediemin olarak teslim edilmemişse bunların ipoteğin kapsamında bulunup bulunamadığının araştırılarak ipoteğin kapsamında ise kimin tarafından taşınmaz dışına çıkarıldığının araştırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[236]
√ «Taşınmaz rehin sözleşmesi gereğince rehnin kapsamında bulunan eklentilerden hangilerine götürülmüş olduğunun bilirkişi incelemesi yaptırılarak saptanması ve bunların değerlerinin tesbit edilerek taşınmazda meydana getirilen değer düşüklüğünün belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[237]
√ «Rehin sözleşmesine konu araç üzerindeki parçaların akıbetini ve araçtaki eksiltmenin sanık tarafından yapılıp yapılmadığının ve araçta meydana gelen değer kaybının belirlenerek sanığın hukuki durumunun takdiri gerekeceğini»[238]
√ «Taşınmaz rehni sözleşmesi kapsamında noterlikçe tespit edilen ve tapu sicil müdürlüğünce tescil edilen taşınırlardan bir kısmının haciz sırasında bulunmadığının anlaşılması nedeniyle İİK.'nun 331 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı suçun oluştuğunun kabulü gerekeceğini»[239]
√ «Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentilerin taşınmaz dışına çıkarılmadan yakalanmış olması halinde sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı hususunun tartışılması gerekeceğini; sanığın üzerine atılan eylemin İİK.’ nun 331/IV kapsamında kalmasına rağmen, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, İİK.’nun 331/I maddesi uyarınca sanığın cezalandırılmasına karar verilemeyeceğini»[240]
√ «İİK'nun 331 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki, ‘Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması’ eyleminde, sanığın savunması doğrultusunda fabrikada hırsızlık olup olmadığı yönünde zabıta araştırılması yaptırılmadan, sanığın çalındığını iddia ettiği makine ve eklentileri ile ilgili olarak suç duyurusunda bulunup bulunmadığı merciinden sorulmadan, söz konusu teçhizatın götürülmesi için özel emek ve mesai gerekip gerekmediği hususları araştırılmadan eksik inceleme ile mahkûmiyete karar verilemeyeceğini»[241]
belirtmiştir.
IV- Ayrıca belirtelim ki, borçlunun bu maddeye göre suç teşkil eden fiillerinden dolayı cezalandırılabilmesi için, borçlunun bu fiilleri nedeniyle alacaklının zarar görmüş olması gerekir.[242] [243] Borçlu, maddede suç sayılan fiilleriyle mevcudunu eksiltmiş ancak kalan mevcudu ile veya başka bir yol ile alacaklısına borcunu ödemiş ise bu durumda suç oluşmaz.[244]
Uygulamada zarar kavramı geniş yorumlanmakta, failin fiili ile icra takibini zorlaştırmış veya sekteye uğratmış olması, bu suçun oluşumu için yeterli sayılmaktadır. Böylece bu icra suçlarının tehlike suçu olduğu kabul edilmektedir.[245]
V- Borçlu hakkında bu maddeye göre takibat yapılabilmesi alacaklının şikayetine bağlıdır (İİK. 331/V).[246]
Şikayetin nereye yapılacağına dair İİK.’nda açıklık yoktur. Ancak doktrindeki egemen görüşe[247] ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre[248] bu şikayetin doğrudan doğruya icra takibinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesine yapılması gerekir.
Kanımızca bu durumda dava C. Savcılığı tarafından icra mahkemesinde değil, genel ceza mahkemesinde açılacağından, şikayetin C. Savcılığına yapılması gerekir.[249]
Bu maddede suç olarak öngörülen fiillerden dolayı şikayet hakkı «fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle» düşer (İİK. mad. 347).
VI- Görevli mahkeme: Bu maddedeki suç «alacaklının şikayetine bağlı olduğuna» göre, alacaklı şikayetini nereye bildirmelidir? Başka bir deyişle bu suça ait davalara nerede bakılacaktır? Maddede «borçlunun icra ceza mahkemesinde cezalandırılacağına» dair bir kayıt yoktur.
Her ne kadar İİK. mad. 346/III’de «Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılır» denilmişse de, aynı maddenin birinci fıkrasında «Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir» hükmü yer aldığından, kanımızca ‘ceza olarak disiplin veya tazyik hapsi’ni öngören suçlarda icra ceza mahkemelerinin, buna karşın ceza olarak hapis ya da adli para cezası öngören suçlarda ise genel ceza mahkemelerinin -yani bu suç bakımından, asliye ceza mahkemesinin- görevli olacağı’ kabul edilmelidir.[250] [251] [252] Yüksek mahkeme[253] ise yeni içtihatlarında «İİK. mad. 331’de düzenlenmiş olan suç hakkında alacaklının C. Savcılığına yapacağı şikayet üzerine, C. Savcılığınca iddianame ile dava açılması gerekmeyip, icra mahkemesine alacaklı tarafından verilecek şikayet dilekçesi üzerine yargılama yapılabileceğini» belirtmiştir...
VII- Yetkili mahkeme: İcra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir (İİK. mad. 348). Doktrindeki[254] egemen görüşe ve Yargıtayımızın son içtihatlarına göre;[255] bu suç için yetkili (ve görevli) mahkeme, «icra takibinin yapıldığı yerdeki icra (ceza) mahkemesi»dir...
VIII- Suç tarihi: Maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiş suç bakımından «borçlunun, alacaklısını zarara sokmak maksadıyla yaptığı eksiltme eylemlerinin gerçekleştiği tarih» ile «hayali borç ikrarında bulunduğu tarih», dördüncü fıkrasında düzenlenmiş suç bakımından ise «taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentilerin, taşınmazdan çıkarıldığı tarih» ‘suçun işlendiği tarih’ sayılır.
IX- Suça teşebbüs: Doktrinde[256] «maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları yönünden, borçlunun maddede belirtilen hareketlerden bir ya da birkaçını gerçekleştirmesi ile suçun oluşacağı, ancak borçlunun bu hareketlerden birini yapmaya başladıktan sonra yakalanması durumunda teşebbüsten cezalandırılabileceği; dördüncü fıkra yönünden ise; taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentilerin, taşınmazdan çıkarılmadan borçlunun yakalanması durumunda suçun teşebbüs aşamasında kalmış olacağı» ileri sürülmüştür...
X- Dava zamanaşımı: «Sekiz yıl»dır (TCK. mad. 66/I-e). Bu süre TCK’nun 67. maddesinde öngörülen sebeplerle kesilir ya da durur.[257]
XI- Ceza zamanaşımı: «On yıl»dır (TCK. mad. 68).
XII- Yargılama Usulü ve Suçun cezası: «Borçlunun mevcudunu azaltması» suçunun cezasının ‘altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası’ olduğu İİK. mad. 331/1’de öngörülmüştür.
«Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması» suçunun cezasının ise ‘iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası’ olduğu İİK. mad. 331/IV’de belirtilmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı bildirilen tasarrufun iptali davasının kesinleşecek sonucunun, ceza mahkemesince bekletici mesele yapılması gerekir.[258]
Mahkemece sanık hakkında ‘altı aydan üç yıla kadar hapis cezasının asgari haddine hükmedilmiş ise ya da ceza takdiren artırılarak en fazla ‘bir yıl’ olarak belirlenmişse, belirlenen bu ceza ‘kısa süreli hapis cezası’ sayılacağından (TCK. mad. 49/2), mahkeme hükmettiği bu hapis cezasını ‘seçenek yaptırımlardan birine’ (TCK. mad. 50/1) çevirebilir.
Buna karşılık mahkemece ‘bir yıldan daha fazla hapis cezasına’ hükmedilmiş ise, bu ceza ‘kısa süreli hapis cezası’ sayılmayacağından ‘seçenek yaptırımlardan birine’ çevrilemez.
Mahkemece hükmedilen ceza ‘iki yıl veya daha az hapis cezası’ ise, bu ceza TCK. mad. 51/1 çerçevesinde ertelenebilir.
Mahkemece hükmedilen ‘adli para cezaları’nın ise ertelenmesi mümkün değildir.[259]
Ayrıca belirtelim ki; bu suç bakımından -5271 s. CMK.’nun 231. maddesinde düzenlenmiş bulunan- «hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi» mümkün değildir. Çünkü, borçlunun borcunu ödemesi halinde, İİK.’nun 354. maddesi uyarınca «davanın (cezanın) düşürülmesine» karar verilecektir...
İİK.’nun 354. maddesi «uzlaşma»yı kendi bünyesinde barındırdığından, icra mahkemesinin -5271 sayılı CMK.’nun 253 vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunan- «uzlaşma» konusunda herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur...[260]
Yüksek mahkeme bu konuyla ilgili olarak;
√ «Sanığın suça konu devir işlemini alacaklıyı zarara sokmak kastıyla yapıp yapmadığı tam olarak belirlenmeden, bu konuda savunması alınmadan mahkumiyet kararı verilmesi ve sanığın adli sicil kaydına göre sabıkasız olduğu anlaşıldığı halde, daha önce kasti suç işlediği gerekçesiyle hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinin kanuna aykırı olup bozmayı gerektirdiğini»[261]
√ « ‘Alacaklısını zarara uğratmak maksadıyla mevcudunu eksiltmek’ (İİK. mad. 331) suçuna 5237 s. TCK. mad. 37-41 kapsamında iştirakin mümkün olduğunu- Uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurum olduğunu»[262]
√ «İcra ve İflas Kanununda düzenlenen suçlarda uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğini»[263]
√ «Şikayetçi vekilinin şikayet dilekçesinde sanığın alacaklıyı zarara uğratmak için mevcudu eksiltmek suçundan cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmesine ve yargılama sırasında 27.09.2011 tarihli duruşmada borçlu şirket hakkında şikayetinin olmadığını, sanığın şahsı adına şikayetinin olduğunu bildirmesine rağmen, mahkeme tarafından talep dışına çıkılarak ticaret şirketleri için söz konusu olan İİK'nın 333/a maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmesinin kanuna aykırı olup bozulması gerektiğini»[264]
√ «Sanıkların eyleminin 2004 sayılı İİK'nın 331/4. maddesi kapsamında olduğu ve şikayet tarihi ile inceleme tarihi arasında 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen asli zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğu anlaşıldığından, şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnameye uygun olarak hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, sanıklar hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğini»[265]
√ «Alacaklısını zarara sokmak kaydıyla mevcudunu eksiltmek suçundan sanığa usulüne uygun davetiye tebliğ edilmeden yokluğunda yargılama yapılarak mahkumiyetine karar verilmesinin, sanığın savunma hakkının kısıtlanmasına neden olacağını»[266]
√ «Alacaklısını zarara uğratmak suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi için İİK. 347. maddede öngörülen bir yıllık şikayet süresi içerisinde şikayette bulunulması gerekeceğini»[267]
√ «Olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanıkların eylemine göre, 5237 sayılı TCK.’nun 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerekeceğini»[268]
√ «Alacaklısını zarara uğratmak kastıyla açılan davanın İİK.’nun 331/5. maddesi uyarınca şikayet üzerine takip olunabileceğini, müştekinin şikayetten vazgeçmesi halinde davanın düşürülmesi gerekeceğini»[269]
√ «Takipten ve şikâyetten sonra 5464 sayılı Banka ve Kredi Kartları Kanunu’nun geçici 5 inci maddesi gereğince yeniden ödeme planı yapıldığından, icra takibinin durması ve sürelerin işlememesi nedeniyle CMK’nun 223/8 inci maddesi uyarınca durma kararı verilmesinin gerekeceğini»[270]
√ «Önceki şikâyet dilekçesinde gösterilmeyen sanık hakkında, olayın üzerinden İİK’nun 347 inci maddesinde gösterilen süreler geçtikten sonra şikâyet eden müştekinin şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmesinin gerekeceğini»[271]
√ «Aynı alacaklının zarara uğratılması kastiyle aynı taşınmazların devri suretiyle mevcudunu eksiltmek suçundan dolayı icra takip dosya sayısı birden fazla olsa dahi sanığın yalnızca bir kez cezalandırılmasına karar verilmesi mümkün olup, tarafları aynı olan dava dosyaları birleştirilerek, sanıklar hakkında TCK.'nun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmasının gerekeceğini»[272]
√ «5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda içtima hükümleri bulunmadığından, hapis cezasından çevrilen adli para cezası ile gün karşılığı verilen adli para cezasının toplanmasının isabetsiz olduğunu»[273]
√ « ‘Alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçu’ndan dolayı borçlu-sanık hakkında ‘suçun işlendiği tarihten itibaren’ en geç bir yıl ve ‘suçun işlenildiğinin öğrenilmesinden itibaren’ üç ay içinde icra mahkemesine dilekçeyle şikayette bulunulması gerekeceğini; bu süreler geçtikten sonra şikayette bulunulması halinde icra mahkemesince ‘şikayetçinin, şikayet hakkının düşürülmesine’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini»[274]
√ «İddianame ile dava açılmak üzere durma kararı verilmesi ve iddianame ile dava açılması yasaya uygun olmamakla birlikte, ilgilinin hak kaybına yol açmayacağının kabulü nedeniyle sonuca etkili olmayacağını»[275]
√ «İİK.’ nun 331. maddesinin suça iştirak edenlere yönelik yaptırım içeren ‘son fıkrası’, her ne kadar daha sonra madde metninden çıkarılmışsa da, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanıkların eylemlerine göre, 5237 sayılı TCK.’nun 37-41. maddelerinde düzenlenen ‘suça iştirak’e ilişkin hükümlerin bugün de uygulanabileceğini»[276]
√ «İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçtan dolayı sanıklar hakkında yargılama devam ederken, şikayetçinin sanıklardan birisi hakkındaki şikayetten vazgeçmesinin -suç; iştirak halinde işlenmemiş olduğundan yani sanıklar arasında suça iştirak durumu söz konusu olmadığından- diğer sanığın feragattan faydalanamayacağı, onun hakkındaki yargılamaya devam edilmesi gerekeceğini»[277]
√ «Şikâyetçinin, şikâyet dilekçesi veya beyanında gösterdiği delillerle bağlı olduğuna yönelik İİK.'nun 351 inci maddesindeki düzenleme nedeniyle, sanığın hangi eylemleriyle hangi malvarlığını alacaklıdan mal kaçırmak kastiyle eksilttiğinin şikâyet dilekçesinde gösterilmesinin gerekeceğini»[278]
√ «Şikâyet dilekçesinde İİK.'nun 331/1 inci maddesinde yazılı suçtan dolayı da şikâyette bulunulduğuna göre, dosya içerisindeki iddia, savunma ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eylem tek suç olarak kabul edilerek hüküm kurulmamasının doğru olmadığını»[279]
√ «Mahkemece İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçtan dolayı ‘sanığın beraatine’ karar verilmiş olmasına rağmen, kendisini vekil ile temsil ettiren sanık lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin, yasaya aykırı olacağını»[280]
√ «Sanıkların üzerine atılan ‘alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçu’nun unsurlarının oluşmadığının anlaşılması halinde, sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken ‘…. sanıkların cezalandırılmaları isteminin reddine’ şeklinde karar verilemeyeceğini»[281]
√ «Şikayet dilekçesinde sanık hakkında ‘ticareti terk hükümlerine aykırı davranmak suçu’nu yaptırıma bağlayan İİK.’nun 337/a maddesinden dolayı şikayette bulunulmuş ise de, ileri sürülen hususların sabit olması ve sanık hakkında, İİK.’nun 331. maddesinin uygulanmasının gerekmesi halinde, İİK.’nun 351/I maddesi uyarınca, şikayetçinin dilekçesinde gösterdiği delillerle bağlı olması nedeniyle sanığın ‘beraati’ yerine cezalandırılmasına karar verilemeyeceğini»[282]
√ «İİK.’ nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan ‘alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçu’ndan dolayı sanığa yükletilen suç hakkında iddianameyle dava açılamayacağını; şikayet dilekçesinde ‘rehinli aracın kasasının, teybinin, diferansiyelinin iki aksının, iki lastiğinin, aküsünün, turbosunun, şanzımanının, beyninin bulunmadığı, manifoddan sökük ve kaportasının muhtelif yerlerinde çiziklerinin olduğu, mazot deposunun olmadığı’nın iddia edilmesi karşısında, sanığın suç işleme kastının tayini açısından, söz konusu zararların ve eksikliklerinin aracın teslimine ilişkin yapılan tebligattan önce veya sonrasında olup olmadığı ve araçta belirtilen eksikliğin neden kaynaklandığı saptanmadan, sanığın cezalandırılamayacağını»[283]
√ « ‘Suça konu taşınmazları, sanıkların diğer borçlarını ödemek amacıyla sattıkları’nın iddia edilmesi halinde, taşınmazların satımından elde edilen gelirle, hangi borçların ödendiğinin, vergi, sosyal güvenlik kurumu ve zorunlu sağlık giderleri dışındaki özel kişilere ait olan borçların ödendiğinin tespiti halinde, bunların takibe konu olup olmadığı, takibe konu ise takip tarihleri araştırılmaksızın, eksik incelemeyle sanıkların mahkumiyetlerine karar verilemeyeceğini; mahkemece hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, sanıkların, gün adli para cezasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden ‘on’ar gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına’ karar verilemeyeceğini»[284]
√ «İİK.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olan suçtan dolayı İİK.’nun 349 ve 350. maddelerine göre icra mahkemesince duruşma açılarak yargılama yapılması gerekeceğini»[285]
√ «İİK’nun 331. maddesinde; bu maddede düzenlenen suç karşılığında ‘6 aydan 3 yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası’ yaptırım altına alınmış olmasına rağmen, mahkemece sanığın ‘6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına’ dair verilen mahkûmiyet kararının isabetli olmayacağını; ayrıca verilen karara karşı ‘temyiz’ yolu yerine ‘itiraz’ yoluna başvurulacağının belirtilmesinin de yasaya aykırı olacağını»[286]
√ «Şikayetçi tarafından, aynı sanıklar hakkında ‘alacaklısını zarar uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçu’ndan dolayı daha önce açılmış davanın bulunduğunun anlaşılması halinde, icra mahkemesince ‘şikayetçinin şikayet hakkının –İİK.’nun 347 ve 349/5. maddeleri gereğince- düşürülmesine’ değil davanın ‘CMK.’nun 223/7. fıkrası gereğince reddine’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini»[287]
√ «İİK.’nun 331/I maddesi gereğince sanığa atılan eylemin yaptırımının suç tarihi itibariyle ‘hapis cezasının alt sınırı 6 ay olarak’ düzenlenmesine rağmen, mahkemece sanığın ‘takdiren ve teşdiden 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına’ karar verilemeyeceği gibi, ayrıca hapis cezası ile birlikte adli para cezasına da hükmedilmesi gerekirken, adli para cezasına hükmedilmeden hüküm kurulamayacağını»[288]
√ «Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşemeye dayalı olarak verilen AHİM kararlarına göre; ceza davalarında sanığın hazır bulunması gerekli görüldüğünden, ancak yetkililer, gerekenleri yaptıkları halde, ilgili kişiye duruşmayı haber verememeleri halinde, duruşmada hazır bulunamayan sanık hakkında da mahkumiyet kararı verilebileceğini»[289]
√ «Mahkemece sanık hakkında hapis cezası asgari hadden belirlenmesine karşın haklı bir gerekçe de gösterilmeden, TCK.’nun 52. maddesine göre alt sınırı 5 gün olan adli para cezasının 180 gün olarak belirlenmesi suretiyle ceza tayininde çelişkiye düşülmesinin yasaya aykırı olacağını»[290]
√ «Mahkemece yasal olmayan gerekçe ile cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinin yasaya aykırı olacağını»[291]
√ «Tayin edilen gün para cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/2 maddesi uyarınca saptanacak miktar ile çarpımı sonucu netice cezanın belirlenmesi gerekeceğini»[292]
√ «5237 sayılı TCK.’nun 61/8. maddesi uyarınca; temel adli para cezasının tayininde esas alınacak tam gün sayısı üzerinden artırım ve indirimler yapıldıktan sonra belirlenen sonuç ceza ile bir gün karşılığı takdir edilen miktarın çarpılması suretiyle adli para cezasının tayininin gerekeceğini»[293]
√ «Sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken 5237 sayılı TCK.’nun 51/1-b maddesinde belirtilen hususların değerlendirilmesi gerekeceğini»[294]
√ «Aynı sanık hakkında aynı eylem sebebiyle açılmış davanın bulunması halinde CMK.’nun 223/7. maddesi gereğince ‘sanığın cezalandırılması isteminin reddine’ değil ‘davanın reddine’ karar verilmesi gerekeceğini»[295]
√ «30 tam gün olarak tayin edilen gün adli para cezasının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarı ile çarpılarak sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerekeceğini; yasal olmayan gerekçe ile TCK.’nun 50 vd. maddelerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinin yasaya aykırı olacağını»[296]
√ «Hapis ve gün para cezalarının ayrı ayrı paraya çevrilerek uygulamanın gösterilmesi gerekirken, sonuç cezanın gösterilmesinde 5237 sayılı TCK’nunda cezaların iştimaı’ kurulunun bulunmamasına rağmen hükmedilen adli para cezalarının toplanmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu»[297]
ifade etmiştir.