*Takipten Önce %4,55 / Sonra %9,10 / Satıştan Sonra %11,38
*Vazgeçme/Haricen Tahsil (Hacizden Önce) %2,27 -(Hacizden Sonra) %4,55
*Maaş ve Ücret Ödemelerinde %4,55
*Başvuru Harcı / Yerine Getirme Harcı 179,90.TL
*Tahliye Harcı -İcra Teb.Üzerine%1,13 /İcra Kanalıyla%2,27
*İhale Damga Vergisi : Binde 5,69
*Kefalet/Temlik/Taahhütname Damga Vergisi Binde 9,48
*Yediemine Ödenen Paralardan Damga V. Binde 9,48
*Resmi şahıslar adına şahıslara ödenecek
paralardan Kesilecek Damga V. Binde 7,59
*Kira Sözleşmelerinden Alınacak Damga Vergisi Binde 1,89
*Cezaevi Yapı Harcı %2
*Vekalet Suret Harcı 25,60.TL
*Haciz, Teslim ve Satış Harcı : 422,40.TL
2023 Yolluk Miktarı : 8.239,996.TL.
Haciz, Teslim, Satış Harcından Memura Ödenen 118,36.TL
İflasın Açılması, Konkordato İsteği, Masaya Katılma:179,90 TL
İCRA DAİRELERİNİN YILLIK ve 3'er AYLIK DÖNEMLERİNE ilişkin TEFTİŞ İŞLEMLERİ ÖRNEKLERİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Dosya İnceleme ve UYAP üzerinden eklenme talep dilekçesi

........................CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SORUŞTURMA NO: 2023/..................
MAĞDUR
VEKİLİ: Av....................
KONUSU: Dosya inceleme ve UYAP üzerinden eklenme talebimizdir.
AÇIKLAMALAR
Yukarıda soruşturma numarası belirtilen dosyaya zorunlu müdafi olarak
Atanmış bulunmaktayım. Gerekli olabilecek dilekçelerin yazımı ve dosyada uzlaşmaya tabi bir suç
olduğu kanaatinde olduğumuzdan ve görevlendirmeden belli bir süre sonra makbuz kesmek durumunda
olduğumdan dosya inceleme talebimin kabul edilmesine ve UYAP üzerinden vekil olarak eklenip UYAP
üzerinden inceleme yapmama izin verilmesini talep ederim. 12.09.2023
........................CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SORUŞTURMA NO: 2023/..................
MAĞDUR
VEKİLİ: Av....................
KONUSU: Dosya inceleme ve UYAP üzerinden eklenme talebimizdir.
AÇIKLAMALAR
Yukarıda soruşturma numarası belirtilen dosyaya zorunlu müdafi olarak
Atanmış bulunmaktayım. Gerekli olabilecek dilekçelerin yazımı ve dosyada uzlaşmaya tabi bir suç
olduğu kanaatinde olduğumuzdan ve görevlendirmeden belli bir süre sonra makbuz kesmek durumunda
olduğumdan dosya inceleme talebimin kabul edilmesine ve UYAP üzerinden vekil olarak eklenip UYAP
üzerinden inceleme yapmama izin verilmesini talep ederim. 12.09.2023

2023 Parasal Sınırlar

Alıntıdır. 
  • İstinaf – Hukuk Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 17.830₺
  • İstinaf – İş Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 17.830₺
  • İstinaf – İcra Hukuk Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 41.710₺
  • Temyiz – Hukuk Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyiz – İş Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyiz – İcra Hukuk Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyizde Duruşma Talep Sınırı – Hukuk Mahkemeleri
  • 358.150₺
  • Karar Düzeltme Sınırı – Hukuk Mahkemeleri
  • 79.870₺
  • Senetle/Tanıkla İspat Sınırı
  • 14.800₺
  • Vergi Davaları, Tam Yargı Davaları ve İdari İşlemlere Karşı Açılan İptal Davalarında İstinaf – Kesinlik Sınırı
  • 20.060₺  
  • Vergi Davaları, Tam Yargı Davaları ve İdari İşlemlere Karşı Açılan İptal Davalarında Temyiz Sınırı
  • 581.840₺    
  • Tam Yargı ve Vergi Davalarında Duruşma Talep Sınırı
  • 171.650₺  
  • İdari Yargı – Tek Hakimle veya Kurul Halinde Çözülecek Davalarla İlgili Üst ve Alt Sınırlar
  • 171.650₺
  • Cevap Yok
  • 12-08-2023, Saat: 22:54
  • FatihEmre
Alıntıdır. 
  • İstinaf – Hukuk Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 17.830₺
  • İstinaf – İş Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 17.830₺
  • İstinaf – İcra Hukuk Mahkemeleri – Kesinlik Sınırı
  • 41.710₺
  • Temyiz – Hukuk Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyiz – İş Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyiz – İcra Hukuk Mahkemeleri
  • 238.730₺
  • Temyizde Duruşma Talep Sınırı – Hukuk Mahkemeleri
  • 358.150₺
  • Karar Düzeltme Sınırı – Hukuk Mahkemeleri
  • 79.870₺
  • Senetle/Tanıkla İspat Sınırı
  • 14.800₺
  • Vergi Davaları, Tam Yargı Davaları ve İdari İşlemlere Karşı Açılan İptal Davalarında İstinaf – Kesinlik Sınırı
  • 20.060₺  
  • Vergi Davaları, Tam Yargı Davaları ve İdari İşlemlere Karşı Açılan İptal Davalarında Temyiz Sınırı
  • 581.840₺    
  • Tam Yargı ve Vergi Davalarında Duruşma Talep Sınırı
  • 171.650₺  
  • İdari Yargı – Tek Hakimle veya Kurul Halinde Çözülecek Davalarla İlgili Üst ve Alt Sınırlar
  • 171.650₺

Avukat kendi vekalet ücreti için müvekkilden senet (bono) alabilir mi?

«Şikâyetli avukatın, müvekkilinden vekâlet ücretine karşılık senet alması eylemi, mesleğin iş sahibine karşı da bağımsız yürütülmesi gerektiğini ilişkin bağımsızlık kuralını ihlal ettiği gibi, avukatı iş sahibi ile hasım durumuna düşürmüş ve mesleğin ticari bir meta olan senet alınarak kamu hizmeti niteliğini zedelemiştir. Avukatlığın amacının hukuki münasebetlerin düzenlenmesini ve her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesidir. Eylem bu haliyle mesleğe olan güven ve itibarın da zedelenmesine yol açmıştır. Bu nedenlerle avukatın sözleşme yerine kaim olmak üzere bono alması ve ücret alacağını bu yolla tahsile çalışması kabul edilemez. « TBB Disiplin Kurulu 2012/830
  • Cevap Yok
  • 20-07-2023, Saat: 17:04
  • FatihEmre
«Şikâyetli avukatın, müvekkilinden vekâlet ücretine karşılık senet alması eylemi, mesleğin iş sahibine karşı da bağımsız yürütülmesi gerektiğini ilişkin bağımsızlık kuralını ihlal ettiği gibi, avukatı iş sahibi ile hasım durumuna düşürmüş ve mesleğin ticari bir meta olan senet alınarak kamu hizmeti niteliğini zedelemiştir. Avukatlığın amacının hukuki münasebetlerin düzenlenmesini ve her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesidir. Eylem bu haliyle mesleğe olan güven ve itibarın da zedelenmesine yol açmıştır. Bu nedenlerle avukatın sözleşme yerine kaim olmak üzere bono alması ve ücret alacağını bu yolla tahsile çalışması kabul edilemez. « TBB Disiplin Kurulu 2012/830

Hüküm kısmı kesinleşmeden vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine koyulamaz

8. Hukuk Dairesi         2014/12067 E.  ,  2014/11991 K.
  •  
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İskenderun İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/01/2014
NUMARASI : 2013/593-2014/6
 
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Borçlu vekili, taraflar arasında devam eden İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyasından ilama dayanılarak, borçluya, çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin icra emri gönderildiğini, ancak ilamın henüz kesinleşmediğini açıklayarak, İcra Mahkemesi’nden takibin iptaline karar verilmesini istemiş, Mahkemece, takibin tedbir kararına istinaden başladığı, yargılama sonucu verilen ilamın kesinleşmediği, bu aşamada şikayeti inceleme görevinin tedbir kararını veren mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde dosyanın talep halinde görevli ve yetkili İskenderun 2. Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Talep, İİK’nun 41. maddesi yollamasıyla İİK’nun 16. maddesine dayalı şikayete ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4-)
Mahkümiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi),
Kira tespit ilamları(12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),
Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. madde)
Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK. 41/2),
Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. madde),
İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1,)
Yine, HGK’nun 05.10.2005 tarih ve 12-534 2005/554 sayılı kararında da belirtildiği gibi ilamın yargılama giderine (vekalet ücretine) ilişkin bölümü, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümüyle bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kısmı kesinleşmeden yargı gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine konu edilemez.
Somut olayda; İskenderun 2. Aile Mahkemesi’nin 2011/194 Esas sayılı dosyasında yargılama devam ederken Mahkemesi’nce 13.05.2011 tarihinde çocukların geçici velayetinin borçlu-babaya verilerek, çocuklarla alacaklı-anne arasında şahsi ilişki tesisi konusunda tedbir kararına hükmedildiği, anılan kararın İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyası ile infazına başlandığı, Mahkeme’nin 30.04.2013 tarihinde 2013/299 Karar sayısı ile asıl kararını vermesi üzerine, alacaklının ilamı İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyasına ibraz ederek, borçluya icra emri gönderilmesini sağladığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan HUMK’nun 443/4. maddesine (6100 s. HMK. m. 367/2) göre aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe infaz edilemez. Dayanak ilamın icra emrine konu kısmı çocukla kişisel ilişkinin kurulmasına yönelik olup, buna ilişkin kanuni düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabı olan Aile Hukuku kısmında yer almaktadır. Diğer bir anlatımla çocukla anne arasındaki şahsi ilişkinin tesisine yönelik ilamlar aile hukukundan kaynaklandığından kesinleşmeden icraya konulamaz.
Borçlu, tedbir kararının infazı kapsamında değil, ilama bağlı olarak gönderilen icra emri nedeni ile takibin iptalini istediğinden şikayeti inceleme görevi İcra Mahkemesine aittir. Her ne kadar kesinleşmeyen ilama dayalı olarak takip başlatılamaz ise de tedbir kararı ile başlayan takip dosyasından icra emri gönderildiğinden mahkemece, icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle dava dilekçesinin reddine, Mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
  • Cevap Yok
  • 20-07-2023, Saat: 16:44
  • FatihEmre
8. Hukuk Dairesi         2014/12067 E.  ,  2014/11991 K.
  •  
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İskenderun İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/01/2014
NUMARASI : 2013/593-2014/6
 
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Borçlu vekili, taraflar arasında devam eden İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyasından ilama dayanılarak, borçluya, çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin icra emri gönderildiğini, ancak ilamın henüz kesinleşmediğini açıklayarak, İcra Mahkemesi’nden takibin iptaline karar verilmesini istemiş, Mahkemece, takibin tedbir kararına istinaden başladığı, yargılama sonucu verilen ilamın kesinleşmediği, bu aşamada şikayeti inceleme görevinin tedbir kararını veren mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde dosyanın talep halinde görevli ve yetkili İskenderun 2. Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Talep, İİK’nun 41. maddesi yollamasıyla İİK’nun 16. maddesine dayalı şikayete ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4-)
Mahkümiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi),
Kira tespit ilamları(12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),
Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. madde)
Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK. 41/2),
Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. madde),
İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1,)
Yine, HGK’nun 05.10.2005 tarih ve 12-534 2005/554 sayılı kararında da belirtildiği gibi ilamın yargılama giderine (vekalet ücretine) ilişkin bölümü, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümüyle bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kısmı kesinleşmeden yargı gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine konu edilemez.
Somut olayda; İskenderun 2. Aile Mahkemesi’nin 2011/194 Esas sayılı dosyasında yargılama devam ederken Mahkemesi’nce 13.05.2011 tarihinde çocukların geçici velayetinin borçlu-babaya verilerek, çocuklarla alacaklı-anne arasında şahsi ilişki tesisi konusunda tedbir kararına hükmedildiği, anılan kararın İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyası ile infazına başlandığı, Mahkeme’nin 30.04.2013 tarihinde 2013/299 Karar sayısı ile asıl kararını vermesi üzerine, alacaklının ilamı İskenderun 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2639 esas sayılı dosyasına ibraz ederek, borçluya icra emri gönderilmesini sağladığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan HUMK’nun 443/4. maddesine (6100 s. HMK. m. 367/2) göre aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe infaz edilemez. Dayanak ilamın icra emrine konu kısmı çocukla kişisel ilişkinin kurulmasına yönelik olup, buna ilişkin kanuni düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabı olan Aile Hukuku kısmında yer almaktadır. Diğer bir anlatımla çocukla anne arasındaki şahsi ilişkinin tesisine yönelik ilamlar aile hukukundan kaynaklandığından kesinleşmeden icraya konulamaz.
Borçlu, tedbir kararının infazı kapsamında değil, ilama bağlı olarak gönderilen icra emri nedeni ile takibin iptalini istediğinden şikayeti inceleme görevi İcra Mahkemesine aittir. Her ne kadar kesinleşmeyen ilama dayalı olarak takip başlatılamaz ise de tedbir kararı ile başlayan takip dosyasından icra emri gönderildiğinden mahkemece, icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle dava dilekçesinin reddine, Mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukatın Üzerinin Suç Üstü Hali Dışında Aranmayacağı (Danıştay)

T.C. DANIŞTAY 8. DAİRE BAŞKANLIĞI
ESAS NO. 2010/5626 KARAR NO. 2010/6024 KARAR TARİHİ. 12.11.2010 >


MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Avukatın Suçüstü Hali Dışında Üzerinin Aranamayacağı/ Müvekkili Önünde Kolluk Tarafından Üzerinin Aranmasının Meslek Onurunu Zedelediği – İdarenin Hizmet Kusuru İşlediği/Haksız Zenginleşmeye Yol Açmadan Zararın Karşılanması Gerektiği ) > AVUKATIN ÜZERİNİN ARANMASI ( Ağır Ceza Mahkemesinin Görev Alanına Giren Suçtan Dolayı Suçüstü Hali Dışında Üzerinin Aranamayacağı/Müvekkilinin Önünde Aranması Durumunda Meslek Onurunun Zedeleneceği – Avukat Lehine Manevi Tazminata Hükmedileceği ) > HİZMET KUSURU ( Kolluğun Ağır Cezayı Gerektiren Suçtan Dolayı Suçüstü Hali Olmadan Avukatın Üzerini Aradığı – Manevi Tazminata Hükmedileceği )>• MESLEK ONURUNUN ZEDELENMESİ ( Avukatın Kolluk Tarafından Suçüstü Hali Olmadan Müvekkili Önünde Arandığı – Manevi Zararın Karşılanacağı ) > MÜVEKKİLİNİN ÖNÜNDE AVUKATIN ÜZERİNİN ARANMASI ( Suçüstü Hali Olmadan Avukatın Üzerinin Aranmasının Meslek Onurunu Zedeleyeceği ) > AVUKATLIK KİMLİĞİNİN İBRAZ EDİLMESİ ( Buna Rağmen Kolluk Tarafından Müvekkili Önünde Üzeri Aranan Avukatın Manevi Zararının Karşılanması Gerektiği )

ÖZET : Avukat olan davacının, avukatlık kimliğini ibraz etmesine rağmen kolluk kuvvetleri tarafından üzerinin aranması nedeniyle manevi zararın tazmini istemiyle dava açılmıştır. Avukatlık Yasası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatların üzeri aranamaz. Suçüstü hali olmadan müvekkili önünde kolluk kuvvetlerince üzeri aranan davacının meslek onurunun zedelendiği açıktır. Davalı İdarenin bu eylemde hizmet kusurunun bulunduğuna, davacının manevi zararının karşılanmasına, haksız zenginleşmesine de yol açılmamasını sağlamak üzere takdiren manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı İdare tarafından davacıya ödenmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi hukuka uygundur.

İstemin Özeti : … Barosuna kayıtlı avukat olan davacının, avukatlık kimliğini ibraz etmesine rağmen kolluk kuvvetleri tarafından üzerinin aranması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 50.000,00-TL manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; 1136 sayılı Avukatlık Yasası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatların üzerinin aranamayacağı tartışmasız olup, bir suçüstü hali olmadan müvekkili önünde kolluk kuvvetlerince üzeri aranan davacının meslek onurunun zedelendiği açık olduğundan davalı İdarenin görevle ilgili olarak gerçekleştirilen bu eylemde hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle davacının manevi zararının karşılanmasını ve haksız zenginleşmesine de yol açılmamasını sağlamak üzere takdiren 2.000,00-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı İdare tarafından davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar veren Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 31.03.2010 gün ve E:2009/540, K:2010/248 sayılı kararının; takdir edilen tutarın eylemin meydana getirdiği zararı karşılamadığı ve idareler için bir caydırıcılığının bulunmadığı ileri sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi Volkan ÇAKMAK'ın Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Yücel BULMUŞ'un Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.

SONUÇ : İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına, 12.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
  • Cevap Yok
  • 20-07-2023, Saat: 16:28
  • FatihEmre
T.C. DANIŞTAY 8. DAİRE BAŞKANLIĞI
ESAS NO. 2010/5626 KARAR NO. 2010/6024 KARAR TARİHİ. 12.11.2010 >


MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Avukatın Suçüstü Hali Dışında Üzerinin Aranamayacağı/ Müvekkili Önünde Kolluk Tarafından Üzerinin Aranmasının Meslek Onurunu Zedelediği – İdarenin Hizmet Kusuru İşlediği/Haksız Zenginleşmeye Yol Açmadan Zararın Karşılanması Gerektiği ) > AVUKATIN ÜZERİNİN ARANMASI ( Ağır Ceza Mahkemesinin Görev Alanına Giren Suçtan Dolayı Suçüstü Hali Dışında Üzerinin Aranamayacağı/Müvekkilinin Önünde Aranması Durumunda Meslek Onurunun Zedeleneceği – Avukat Lehine Manevi Tazminata Hükmedileceği ) > HİZMET KUSURU ( Kolluğun Ağır Cezayı Gerektiren Suçtan Dolayı Suçüstü Hali Olmadan Avukatın Üzerini Aradığı – Manevi Tazminata Hükmedileceği )>• MESLEK ONURUNUN ZEDELENMESİ ( Avukatın Kolluk Tarafından Suçüstü Hali Olmadan Müvekkili Önünde Arandığı – Manevi Zararın Karşılanacağı ) > MÜVEKKİLİNİN ÖNÜNDE AVUKATIN ÜZERİNİN ARANMASI ( Suçüstü Hali Olmadan Avukatın Üzerinin Aranmasının Meslek Onurunu Zedeleyeceği ) > AVUKATLIK KİMLİĞİNİN İBRAZ EDİLMESİ ( Buna Rağmen Kolluk Tarafından Müvekkili Önünde Üzeri Aranan Avukatın Manevi Zararının Karşılanması Gerektiği )

ÖZET : Avukat olan davacının, avukatlık kimliğini ibraz etmesine rağmen kolluk kuvvetleri tarafından üzerinin aranması nedeniyle manevi zararın tazmini istemiyle dava açılmıştır. Avukatlık Yasası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatların üzeri aranamaz. Suçüstü hali olmadan müvekkili önünde kolluk kuvvetlerince üzeri aranan davacının meslek onurunun zedelendiği açıktır. Davalı İdarenin bu eylemde hizmet kusurunun bulunduğuna, davacının manevi zararının karşılanmasına, haksız zenginleşmesine de yol açılmamasını sağlamak üzere takdiren manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı İdare tarafından davacıya ödenmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi hukuka uygundur.

İstemin Özeti : … Barosuna kayıtlı avukat olan davacının, avukatlık kimliğini ibraz etmesine rağmen kolluk kuvvetleri tarafından üzerinin aranması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 50.000,00-TL manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; 1136 sayılı Avukatlık Yasası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatların üzerinin aranamayacağı tartışmasız olup, bir suçüstü hali olmadan müvekkili önünde kolluk kuvvetlerince üzeri aranan davacının meslek onurunun zedelendiği açık olduğundan davalı İdarenin görevle ilgili olarak gerçekleştirilen bu eylemde hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle davacının manevi zararının karşılanmasını ve haksız zenginleşmesine de yol açılmamasını sağlamak üzere takdiren 2.000,00-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı İdare tarafından davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar veren Sakarya 1. İdare Mahkemesinin 31.03.2010 gün ve E:2009/540, K:2010/248 sayılı kararının; takdir edilen tutarın eylemin meydana getirdiği zararı karşılamadığı ve idareler için bir caydırıcılığının bulunmadığı ileri sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hakimi Volkan ÇAKMAK'ın Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Yücel BULMUŞ'un Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
KARAR : İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.

SONUÇ : İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına, 12.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

2023 Güncel Harçlar.

[Resim: Ekran_görüntüsü_2023-07-17_124819.png.html]

Başvuru ve Yerine Getirme Harcı: 269,85TL
Vekalet Suret Harcı: 38,40TL
Haciz Teslim Satış Harcı: 633,60TL
Yolluk: 9.686,12TL/Per.Öd.139,39TL


Tahsil harcı ve vergi oranlarında değişiklik olmamıştır.
[Resim: Ekran_görüntüsü_2023-07-17_124819.png.html]

Başvuru ve Yerine Getirme Harcı: 269,85TL
Vekalet Suret Harcı: 38,40TL
Haciz Teslim Satış Harcı: 633,60TL
Yolluk: 9.686,12TL/Per.Öd.139,39TL


Tahsil harcı ve vergi oranlarında değişiklik olmamıştır.

İcra Müdürlüğü Sınavı Mülakat Soruları (Adalet Forumdan)

https://aofadalet.benimforum.net/t48-icr...at-sorular

2007 İcra Müdürlüğü Mülakat sınavında çıkmış sorular:

1-Yenileme Harcını açıkla, istisnası nedir. (İlamlı icrada yenileme harcı alınmaz.)

2-Kasanda fazla çıkarsa ne yaparsın, tahsilat makbuzu keser misin?

3-Kendi takibini nasıl yürütürsün.

4-İlam Niteliğindeki belgeler.

5-Haciz tutanağına neler bulunur kısaca açıklayınız.

6-Aciz vesikasını kısaca açıklayınız.

7-Çiftçinin traktörü haczedilebilir mi?

8-İlamlı icrada yetkili icra dairesi neresidir.

9-İcranın geri bırakılmasını açıklayınız.

10-Emekli Sandığından Cezaevi Yapı Pulu harcı alınır mı?

11-Esnaf ve Sanatkarları odası ile Tarım Kredi Kooperatifinden harç alınır mı?

12-İpoteğin paraya çevrilmesi yolu nasıl haçlandırılır.

13-İcra Dairesi nerelerde kurulur.

14-İcra Dairesinde tutulan 11 defteri sayınız.

15-İcra ve İflasın farklarını sayınız.

16-Çocuk tesliminde Cezaevi Yapı Pulu Harcı alınır mı?

17-İcra Müdürünün kanuna aykırı işlemine karşı hangi yolla, hangi mercide ve bu mercinin tespiti neye göre yapılır.

18-Haciz sırasında borçlu, borcun 1/4’ünü verirse icra müdürü ne şekilde hareket eder.

19-Tahsil harcı hakkında bilgi veriniz.

20-Kambiyo senedinde senedin düzenleme tarihi(keşide tarihi) yoksa ne olur.

21-Borçlunun evinin önünde duran araç nasıl haczedilir.

22-İlamlı takiplerde zamanaşımı kaç yıldır.

23-İcra kefaletnamesi nasıl düzenlenir.

24-Yönetmelikle tüzüğün farkları nedir.

25-103 davetiyesini açıklayınız.

26-İcra müdürünün görevleri nelerdir, ne iş yapar.

27-Altın ve gümüş %40 değeri üzerinden satılabilir mi?

28-Satış Hakkında bilgi ver, (ilan satıştan kaç gün önce yapılmalı, şartname falan gibi)

29-Borçlunun yakınlarından birini ölümü halinde ne olur.

30-İcrada ne tür harçlar alınır.

31-Birinci artırmada hacizli malın değerini %55, ikinci artırmada %50 buldu bunlardan hangisine satarsın.
  • Cevap Yok
  • 16-07-2023, Saat: 17:38
  • FatihEmre
https://aofadalet.benimforum.net/t48-icr...at-sorular

2007 İcra Müdürlüğü Mülakat sınavında çıkmış sorular:

1-Yenileme Harcını açıkla, istisnası nedir. (İlamlı icrada yenileme harcı alınmaz.)

2-Kasanda fazla çıkarsa ne yaparsın, tahsilat makbuzu keser misin?

3-Kendi takibini nasıl yürütürsün.

4-İlam Niteliğindeki belgeler.

5-Haciz tutanağına neler bulunur kısaca açıklayınız.

6-Aciz vesikasını kısaca açıklayınız.

7-Çiftçinin traktörü haczedilebilir mi?

8-İlamlı icrada yetkili icra dairesi neresidir.

9-İcranın geri bırakılmasını açıklayınız.

10-Emekli Sandığından Cezaevi Yapı Pulu harcı alınır mı?

11-Esnaf ve Sanatkarları odası ile Tarım Kredi Kooperatifinden harç alınır mı?

12-İpoteğin paraya çevrilmesi yolu nasıl haçlandırılır.

13-İcra Dairesi nerelerde kurulur.

14-İcra Dairesinde tutulan 11 defteri sayınız.

15-İcra ve İflasın farklarını sayınız.

16-Çocuk tesliminde Cezaevi Yapı Pulu Harcı alınır mı?

17-İcra Müdürünün kanuna aykırı işlemine karşı hangi yolla, hangi mercide ve bu mercinin tespiti neye göre yapılır.

18-Haciz sırasında borçlu, borcun 1/4’ünü verirse icra müdürü ne şekilde hareket eder.

19-Tahsil harcı hakkında bilgi veriniz.

20-Kambiyo senedinde senedin düzenleme tarihi(keşide tarihi) yoksa ne olur.

21-Borçlunun evinin önünde duran araç nasıl haczedilir.

22-İlamlı takiplerde zamanaşımı kaç yıldır.

23-İcra kefaletnamesi nasıl düzenlenir.

24-Yönetmelikle tüzüğün farkları nedir.

25-103 davetiyesini açıklayınız.

26-İcra müdürünün görevleri nelerdir, ne iş yapar.

27-Altın ve gümüş %40 değeri üzerinden satılabilir mi?

28-Satış Hakkında bilgi ver, (ilan satıştan kaç gün önce yapılmalı, şartname falan gibi)

29-Borçlunun yakınlarından birini ölümü halinde ne olur.

30-İcrada ne tür harçlar alınır.

31-Birinci artırmada hacizli malın değerini %55, ikinci artırmada %50 buldu bunlardan hangisine satarsın.

Avukatlık Ücret Sözleşmesi

........................ BAROSU
            AVUKATLIK HİZMET SÖZLEŞMESİ

İŞ SAHİBİ        :
ADRESİ        :
AVUKAT        :
ÜCRET        :
İŞİN KONUSU    :
    Yukarıda adı yazılan avukat ile iş sahibi arasında belirten konuda ve anılan ücretlerle Avukatlık Kanunu uyarınca aşağıdaki şartlarla bir sözleşme hazırlanmış
1-Avukata yapacağı iş karşılığı ödenecek ücret, iş başında ödenecek ve iş sahibi her ödediği ücret miktarı için Avukattan belge alacaktır, aksi takdirde Avukatlık ücretini ödememiş sayılacaktır. Avukatın davaya girmesi ile yukarıda kararlaştırılan ücreti, iş sahibi kayıtsız şartsız olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş sayılacaktır.
2-Sözleşme süresi, yapılan işin bitimi veya aşağıda değinilen sözleşmeyi sona erdiren şartların birinin gerçekleşmesi ile son bulacaktır. 
3-Bu ücret yalnız anlaşılan...........................................iş/işleri içindir. Bu işle ilgili olsa da bundan doğacak herhangi bir işi kapsamına almayacaktır. Karşılık dava açılması ve başkaca bir işle ilgili uyuşmazlıklar ve koğuşturma işleri çıkması halinde avukata ayrıca ücret ödenmesi gerekecektir. Yargıtay'da Danıştay'da başkaca uyuşmazlıkları çözen mercilerde yapılacak duruşmalarda da Avukatlık Ücret Tarifesine göre ayrıca ücret ödenecektir. 
4-Avukat işi yasalar ve meslek kuralları uyarınca sonuna kadar kovuşturacaktır. Bu görevi kendisi yapacağı gibi gözetimi altındaki başka avukatlarla işbirliği yaparak onları da kovuşturma ve savunmasına alabilecektir. Yetki belgesi ile başka avukatı görevlendirebilecektir. Ancak bu durumda iş sahibinden ayrıca ek ücret istenmeyecektir. 
5-İşin bütün giderleri iş sahibi tarafından karşılanacaktır. İşverenin yapılacak işlerle ilgili olarak gerektiğinde iş sahibi avukata yolculuk ve geçici kalma giderleri ödeyecektir. Dava veya icra takipleri sonunda karşı tarafın lehine hükmedilecek avukatlık ücreti iş sahibi tarafından ödenecektir, ancak dava ve icra takipleri sonunda karşı taraf lehine hükmedilen avukatlık ücreti ise avukata ait olacaktır ve iş sahibi hiçbir talepte bulunmayacaktır. 
6-İş sahibi sözleşme ile yüklendiği vecibelerden birini yerine getirmezse avukat kalan ücretin tamamını isteme hakkına sahip olacaktır. Avukatın azledilmesi ve yazılı muvafakati olmadan başka bir avukatın işle ilgilenmesi halinde avukat ücretin tamamına hak kazanır.
7-İş sahibi yukarıda gösterilen adresi konut kabul etmiştir. Avukatın kendisine yapacağı  her türlü bildirim bu adreste yapılacaktır. Adres değişikliğinin avukata bildirilmesi zorunlu olup adres değişikliği ve iş sahibine ulaşmayan bildirimler nedeniyle avukata sorumluluk yüklenemez. 
8-Sözleşme iş sahibi tarafından tek taraflı fesh edilirse avukat ücretin tamamını isteme hakkını kazanır.
9-Bu sözleşmede yer almayan konularda Avukatlık Kanununun Avukatlık ücretine ilişkin hükümleri tamamlayıcı olarak uygulanacaktır. 
10-Bu sözleşmeden doğan anlaşmazlıklarda .............. mahkeme ve icraları ............... Hakem Heyeti yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri ...... ilidir. 

     İŞ SAHİBİ                       AVUKAT
........................ BAROSU
            AVUKATLIK HİZMET SÖZLEŞMESİ

İŞ SAHİBİ        :
ADRESİ        :
AVUKAT        :
ÜCRET        :
İŞİN KONUSU    :
    Yukarıda adı yazılan avukat ile iş sahibi arasında belirten konuda ve anılan ücretlerle Avukatlık Kanunu uyarınca aşağıdaki şartlarla bir sözleşme hazırlanmış
1-Avukata yapacağı iş karşılığı ödenecek ücret, iş başında ödenecek ve iş sahibi her ödediği ücret miktarı için Avukattan belge alacaktır, aksi takdirde Avukatlık ücretini ödememiş sayılacaktır. Avukatın davaya girmesi ile yukarıda kararlaştırılan ücreti, iş sahibi kayıtsız şartsız olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş sayılacaktır.
2-Sözleşme süresi, yapılan işin bitimi veya aşağıda değinilen sözleşmeyi sona erdiren şartların birinin gerçekleşmesi ile son bulacaktır. 
3-Bu ücret yalnız anlaşılan...........................................iş/işleri içindir. Bu işle ilgili olsa da bundan doğacak herhangi bir işi kapsamına almayacaktır. Karşılık dava açılması ve başkaca bir işle ilgili uyuşmazlıklar ve koğuşturma işleri çıkması halinde avukata ayrıca ücret ödenmesi gerekecektir. Yargıtay'da Danıştay'da başkaca uyuşmazlıkları çözen mercilerde yapılacak duruşmalarda da Avukatlık Ücret Tarifesine göre ayrıca ücret ödenecektir. 
4-Avukat işi yasalar ve meslek kuralları uyarınca sonuna kadar kovuşturacaktır. Bu görevi kendisi yapacağı gibi gözetimi altındaki başka avukatlarla işbirliği yaparak onları da kovuşturma ve savunmasına alabilecektir. Yetki belgesi ile başka avukatı görevlendirebilecektir. Ancak bu durumda iş sahibinden ayrıca ek ücret istenmeyecektir. 
5-İşin bütün giderleri iş sahibi tarafından karşılanacaktır. İşverenin yapılacak işlerle ilgili olarak gerektiğinde iş sahibi avukata yolculuk ve geçici kalma giderleri ödeyecektir. Dava veya icra takipleri sonunda karşı tarafın lehine hükmedilecek avukatlık ücreti iş sahibi tarafından ödenecektir, ancak dava ve icra takipleri sonunda karşı taraf lehine hükmedilen avukatlık ücreti ise avukata ait olacaktır ve iş sahibi hiçbir talepte bulunmayacaktır. 
6-İş sahibi sözleşme ile yüklendiği vecibelerden birini yerine getirmezse avukat kalan ücretin tamamını isteme hakkına sahip olacaktır. Avukatın azledilmesi ve yazılı muvafakati olmadan başka bir avukatın işle ilgilenmesi halinde avukat ücretin tamamına hak kazanır.
7-İş sahibi yukarıda gösterilen adresi konut kabul etmiştir. Avukatın kendisine yapacağı  her türlü bildirim bu adreste yapılacaktır. Adres değişikliğinin avukata bildirilmesi zorunlu olup adres değişikliği ve iş sahibine ulaşmayan bildirimler nedeniyle avukata sorumluluk yüklenemez. 
8-Sözleşme iş sahibi tarafından tek taraflı fesh edilirse avukat ücretin tamamını isteme hakkını kazanır.
9-Bu sözleşmede yer almayan konularda Avukatlık Kanununun Avukatlık ücretine ilişkin hükümleri tamamlayıcı olarak uygulanacaktır. 
10-Bu sözleşmeden doğan anlaşmazlıklarda .............. mahkeme ve icraları ............... Hakem Heyeti yetkilidir. Sözleşmenin ifa yeri ...... ilidir. 

     İŞ SAHİBİ                       AVUKAT

Avukatlık Staj Bitim Süreci

AVUKAT STAJ BİTİM SÜRECİ

Avukatlık stajı 6 ay adliye, 6 ay avukat yanı olmak üzere ikiye ayrılır. 1 yıldır. 
ÖN ADIM: Avukat yanı stajın sonuna gelen stajyer avukat, ustasından staj bitim imzasını alır. 

1.ADIM: Avukatlık Stajının resmi olarak sonra erme tarihinden birkaç gün önce Baro tarafından yapılan staj görüşmesi yapılır. Staj görüşmesinde genel hukuki bilgilerden veya bazı örnek olaylardan soru sorulabilir. Staj görüşmesi için randevuyu kendiniz alınız. Staj komisyonunun size haber vermesini beklemeyiniz. 

2.ADIM: Eğer staj görüşmesi başarılı bir şekilde geçirilmiş ise, Staj Bitim Belgesi verilir. Bu belge ilgili Baro memuruna verilir. 

3.ADIM: Ruhsat başvurusu için gerekli olan belgeler toplanır. Cübbeli ve kravatlı olarak fotoğraf çektirilir.

4.ADIM: Ruhsatname harcı ve TBB Hesabına miktarı belli olacak olan para yatırılır. İnternet aracılığıyla ödeme yapılabilir. Dekontun okunaklı olmasına dikkat ediniz.

5.ADIM: Ruhsat başvuru dilekçesi yazılır ve memurun başvuru için gerekli işlemleri yapması beklenir.
Böylelikle ruhsat bekleme süreci başlar. 

RUHSAT GELDİKTE SONRA YAPILACAKLAR

6.ADIM: Ruhsat geldikten sonra yemin töreni yapılır.

7.ADIM: Yemin töreninden sonra Ruhsat Bedeli maliyeye yatırılır.

8.ADIM: Avukat kimlik kartı için danışmadan verilen yetkilerin doğru olduğunu kontrol ediniz. Şayet Adliyelerdeki sınırlı bölgelerin girişinde bulunan kapıları açmak için gerekli yetkiyi danışma verir. Kapıların kartınızla açılabildiğini kontrol ediniz. Varsa eksikliği tamamlattırınız. 

9.ADIM: E-İmza başvurusu yapılır.
  • Cevap Yok
  • 23-04-2023, Saat: 13:07
  • FatihEmre
AVUKAT STAJ BİTİM SÜRECİ

Avukatlık stajı 6 ay adliye, 6 ay avukat yanı olmak üzere ikiye ayrılır. 1 yıldır. 
ÖN ADIM: Avukat yanı stajın sonuna gelen stajyer avukat, ustasından staj bitim imzasını alır. 

1.ADIM: Avukatlık Stajının resmi olarak sonra erme tarihinden birkaç gün önce Baro tarafından yapılan staj görüşmesi yapılır. Staj görüşmesinde genel hukuki bilgilerden veya bazı örnek olaylardan soru sorulabilir. Staj görüşmesi için randevuyu kendiniz alınız. Staj komisyonunun size haber vermesini beklemeyiniz. 

2.ADIM: Eğer staj görüşmesi başarılı bir şekilde geçirilmiş ise, Staj Bitim Belgesi verilir. Bu belge ilgili Baro memuruna verilir. 

3.ADIM: Ruhsat başvurusu için gerekli olan belgeler toplanır. Cübbeli ve kravatlı olarak fotoğraf çektirilir.

4.ADIM: Ruhsatname harcı ve TBB Hesabına miktarı belli olacak olan para yatırılır. İnternet aracılığıyla ödeme yapılabilir. Dekontun okunaklı olmasına dikkat ediniz.

5.ADIM: Ruhsat başvuru dilekçesi yazılır ve memurun başvuru için gerekli işlemleri yapması beklenir.
Böylelikle ruhsat bekleme süreci başlar. 

RUHSAT GELDİKTE SONRA YAPILACAKLAR

6.ADIM: Ruhsat geldikten sonra yemin töreni yapılır.

7.ADIM: Yemin töreninden sonra Ruhsat Bedeli maliyeye yatırılır.

8.ADIM: Avukat kimlik kartı için danışmadan verilen yetkilerin doğru olduğunu kontrol ediniz. Şayet Adliyelerdeki sınırlı bölgelerin girişinde bulunan kapıları açmak için gerekli yetkiyi danışma verir. Kapıların kartınızla açılabildiğini kontrol ediniz. Varsa eksikliği tamamlattırınız. 

9.ADIM: E-İmza başvurusu yapılır.

2023 Araç Satış Talebi Taslağı

……………. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNE

DOSYA NO:2023/…..Esas

Müdürlüğünüz yukarıda esas dosya numarası belirtilen dosyasında; borçluya ait …… plakalı araca ….. tarihinde haciz konulmuştur. …….. plakalı araca yakalama şerhi işlenmesini, kıymet takdiri yapılmasını, kıymet takdiri yapıldıktan sonra satışa çıkartılmasını alacaklı adına talep ederim. Gerekli avans ve giderler uyap üzerinden dosyaya yatırılmıştır.
                                                                                                                                       Alacaklı Vekili
                                   
8 Mart 2023 de yayınlanan Satış Giderleri Tarifesi 8.Maddesine göre;
Satış avansı: 5.800,00 TL

Gene aynı tarifenin 5. Maddesine göre; Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin satış gideri; 
MADDE 5- (1) Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarının satışının talep edilmesi halinde satış giderleri tablosunda yer alan buna ilişkin ücret esas alınır.
(2) Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin satış gideri; aracın muhafazası, kıymet takdiri ve satış giderleri esas alınarak belirlenmiştir.


Belirtilen satış avansına, aracın muhafazası, kıymet takdiri ve satış giderleri dahildir. Gider avansının yetersiz olduğu anlaşıldığında icra dairesi tarafından 15 gün ek süre verilebilir.
Fatih Emre CANSU
……………. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNE

DOSYA NO:2023/…..Esas

Müdürlüğünüz yukarıda esas dosya numarası belirtilen dosyasında; borçluya ait …… plakalı araca ….. tarihinde haciz konulmuştur. …….. plakalı araca yakalama şerhi işlenmesini, kıymet takdiri yapılmasını, kıymet takdiri yapıldıktan sonra satışa çıkartılmasını alacaklı adına talep ederim. Gerekli avans ve giderler uyap üzerinden dosyaya yatırılmıştır.
                                                                                                                                       Alacaklı Vekili
                                   
8 Mart 2023 de yayınlanan Satış Giderleri Tarifesi 8.Maddesine göre;
Satış avansı: 5.800,00 TL

Gene aynı tarifenin 5. Maddesine göre; Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin satış gideri; 
MADDE 5- (1) Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarının satışının talep edilmesi halinde satış giderleri tablosunda yer alan buna ilişkin ücret esas alınır.
(2) Sicile kayıtlı motorlu kara araçlarına ilişkin satış gideri; aracın muhafazası, kıymet takdiri ve satış giderleri esas alınarak belirlenmiştir.


Belirtilen satış avansına, aracın muhafazası, kıymet takdiri ve satış giderleri dahildir. Gider avansının yetersiz olduğu anlaşıldığında icra dairesi tarafından 15 gün ek süre verilebilir.
Fatih Emre CANSU

"Bekara Ev Yok" Diyene İdari Para Cezası

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
22.02.2023
KURUL KARARI

Başvuru Numarası: 2022/511
Toplantı Tarihi/Sayısı: 24.01.2023/195
Karar Numarası: 2023/65
Başvuran: S.Ş.
Muhatap Kurum/Kişi: ... Gayrimenkul
 
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bekâr olan başvuran ve arkadaşının kiralamak istedikleri gayrimenkulün ilanında aile ya da bayan koşulu aranması nedeniyle medeni hal ve cinsiyet temelinde ayrımcı muameleye maruz kaldığı iddiasına ilişkindir.
 
II. İNCELEME SÜRECİ
2. Başvuran, dilekçesinde özetle;
a. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde arkadaşıyla birlikte kiralık ev aradıklarını, her ikisinin de bekar
olduklarını,
b. Karşıyaka ilçesi … mahallesinde bulunan kiralık daire ilanında “Aile ve tek bayan koşulu
tercih edilecektir” açıklamasını gördüğünü,
c. İlan sahibi muhatap ile iletişim kurduğunu, ilan sahibine kendisinin bekar olduğunu ve bu nedenle bir problem yaşanıp yaşanmayacağını sorduğunu ancak ilan sahibi muhatap tarafından bekar kişiler için dairenin uygun olmadığı cevabını aldığını,
ç. Söz konusu ilan ve muhatap tarafından yapılan açıklamanın eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının ihlalini teşkil ettiğini ifade etmiştir.
3. 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun 18'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihlal iddiasına muhatap … Gayrimenkul’den başvuranın iddiaları ile ilgili yazılı görüş talep edilmiştir. Ancak muhatap yazılı görüşünü Kurumumuza yasal süresi içerisinde sunmamıştır.
 
III. İLGİLİ MEVZUAT
4. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesi şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (…) (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. (...)”
5. Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35’inci maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
6. Anayasa’nın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48'inci maddesi şöyledir:
“Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir (…)”
7. 6701 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesinin (d) bendi, “Doğrudan ayrımcılık: Bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi (…)”ifade eder.
8. 6701 sayılı Kanun’un “Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı” başlıklı 3’üncü maddesi şöyledir: “(1) Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir.
(2) Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır. (...)
(4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
9. 6701 sayılı Kanun'un “Ayrımcılık türleri'' başlıklı 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında, ayrımcılık türleri “a) Ayrı tutma. b) Ayrımcılık talimatı verme ve bu talimatları uygulama. c) Çoklu ayrımcılık. ç) Doğrudan ayrımcılık. d) Dolaylı ayrımcılık. e) İşyerinde yıldırma. f) Makul düzenleme yapmama. g) Taciz. ğ) Varsayılan temele dayalı ayrımcılık.” olarak sıralanmıştır.
10. 6701 sayılı Kanun'un “Ayrımcılık yasağının kapsamı” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen kişi aleyhine ayrımcılık yapamaz. Bu hüküm kamuya açık hizmetlerin sunulduğu alanlar ve binalara erişimi de kapsar.”
Aynı maddenin 3’üncü fıkrasına göre ise:
“Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve bunlar tarafından yetkilendirilenler, taşınır ve taşınmazları kamuya açık bir şekilde sunarken bu malları edinmek veya kiralamak isteyenler ile bunlar hakkında bilgi almak isteyenler aleyhine, bunların kiralanması, kira akdinin şartlarının belirlenmesi, kira akdinin yenilenmesi veya sona erdirilmesi, satışı ve devri süreçlerinin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz.”
11. 6701 sayılı Kanun'un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde Kurumun, “ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmekle görevli olduğu” düzenlenmiştir.
12. 6701 sayılı Kanun'un “İspat yükü” başlıklı 21’inci maddesine göre “Münhasıran ayrımcılık yasağının ihlali iddiasıyla Kuruma yapılan başvurularda, başvuranın iddiasının gerçekliğine ilişkin kuvvetli emarelerin ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması hâlinde, karşı tarafın ayrımcılık yasağını ve eşit muamele ilkesini ihlal etmediğini ispat etmesi gerekir.”
 
IV. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
13. 6701 sayılı Kanun’un “Başvurular” başlıklı 17’nci maddesinin birinci fıkrasında; “Ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her gerçek ve tüzel kişi Kuruma başvurabilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu durum karşısında açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun medeni hal ve cinsiyet temelinde esas incelemesi yapılabilecek bir başvuru olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır
14. Ayrımcılık yasağı, uluslararası insan hakları hukukunun temelinde yer almakta ve pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesinde özel olarak düzenlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 14'üncü maddesine göre: “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan güvence altına alınır.”
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında; ayrımcılık, objektif ve makul bir neden olmaksızın, aynı durumdaki kişilere farklı muamelede bulunmak olarak tanımlanmıştır (AİHM, Willis/Birleşik Krallık, Başvuru No. 36042/97,11/09/2002 para. 48; AİHM, Okpisz /Almanya Davası, Başvuru No:59140/00, 15.02.2006, para.33). Farklı muamelenin objektif ve makul bir nedene dayanması hususu ise AİHM tarafından belirli kriterler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu durumda, söz konusu meşruluğun varlığı ilk olarak, demokratik bir toplumda geçerli olan ilkeler göz önünde bulundurularak söz konusu tedbirin amacı ile etkileri arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilmelidir. Sözleşme’de belirtilen bir hakkın kullanılmasının ardındaki muamele farklılığının sadece meşru bir amaca yönelik olması tek başına yeterli değildir. Ayrımcılık yasağı gerçekleştirilmek istenen amaç ile kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisi bulunmadığı takdirde de aynı şekilde ihlal edilmektedir (AİHM, Belçika’da Eğitim Dili Davası, Başvuru No: 1474/62; 1677/62;1691/62; 1769/63; 1994/63; 2126/64, 23/07/1968, para.10). Mahkeme son zamanlardaki içtihatlarında ayrımcılığı kısaca, “göreceli olarak benzer durumda olan kişilere nesnel ve makul bir gerekçesi olmaksızın farklı davranılması” olarak tanımlamaktadır (AİHM, Zarb Adami/ Malta, Başvuru No.17209, 20/06/2006, para. 71).
16. AİHM’e göre, benzer durumlardaki kişilerin gördükleri muamelede, belirlenebilir bir özelliğe dayalı bir farklılık varsa doğrudan ayrımcılıktan söz edilebilir (Carson ve Diğerleri/Birleşik Krallık, para. 61). Bir bireyin farklı muameleye tabi olması odağında gelişen doğrudan ayrımcılığın temelinde istenmeyen bir muamele vardır. Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakları Komitesi’nin 20 No.lu Genel Yorumunda doğrudan ayrımcılık şöyle tanımlanmıştır; “bir bireyin benzer bir durumda diğer bir bireye göre ayrımcılığın yasaklandığı nedenler temelinde daha olumsuz bir muamele görmesi, ayrıca karşılaştırılabilir benzer bir durum söz konusu olmadığında ayrımcılığın yasaklandığı nedenler temelinde yapılan ve zarar veren eylemleri ya da ihmalleri de içerir.”(Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi; Genel Yorum 20; ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarda Ayrımcılık Yasağı’; UN Doc, E/C. 12/GC/20; 10 Haziran 2009; para. 10).
17. 6701 sayılı Kanun’da yer alan doğrudan ayrımcılık, “bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi” ifade etmektedir.
18. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğinin kanıtlanması, ayrımcı muamele oluşturan eylemler kendini açık ve kolayca tespit edilebilen bir şekilde göstermediğinden oldukça güçtür. AİHM bu açıdan “makul şüphe bırakmayacak” bir kanıt standardı kabul etmiştir. Mahkemeye göre kanıtlama yeterince güçlü, açık ve birbiriyle uyumlu çıkarsamalardan ya da yeterince çürütülememiş maddi olgulardan oluşabilecektir (Nachova ve Diğerleri/ Bulgaristan, para. 147). Ayrıca AİHM, başvurucunun ayrımcılığa dair prima facie (ilk bakışta haklı görünen) delilleri ortaya koymasını yeterli görmektedir (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku; Harris, O’Boyle, Warbrick; s. 762).
19. İspat yüküyle ilgili olarak, 6701 sayılı Kanun'un 21’nci maddesinde; “Münhasıran ayrımcılık yasağının ihlali iddiasıyla Kuruma yapılan başvurularda, başvuranın iddiasının gerçekliğine ilişkin kuvvetli emarelerin ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması hâlinde, karşı tarafın ayrımcılık yasağını ve eşit muamele ilkesini ihlal etmediğini ispat etmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede Kuruma yapılan başvurularda ispat yükünün yer değiştirmesi için başvuranın iddiasının gerçekliğine dair kuvvetli emareler ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması gerekmektedir.
20. Somut olayda başvuran, ev kiralama konusunda medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle doğrudan ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etmektedir.
21. Başvuran, başvuru dilekçesinin ekinde muhatap ile yapmış olduğu görüşmenin ekran görüntüsünü sunmuştur. Muhatap tarafından ilan metnine yazılan “aile ve tek bayan koşulu tercih edilecektir” ifadesi sebebiyle başvuran muhatap ile görüşmüş kendisinin bekâr olduğunu ve daireyi kiralamak istediğini ifade etmiş ancak muhatap tarafından kiralık dairenin bekâr kişiler için uygun olmadığı tekraren ifade edilmiştir. Söz konusu ilan metni ve görüşme, başvuranın iddialarının gerçekliği konusunda kanıt başlangıcı sayılabilecek niteliktedir. Bu nedenle de muhatap emlakçının başvurana medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık yapılmadığını ispat etmesi beklenmelidir. Ancak muhatap tarafından söz konusu iddialar ile görüşme kaydının aksini kanıtlar mahiyette bir yazılı görüş Kurumumuza iletilmemiştir.
22. Türk Medeni Kanunu’nun 683’üncü maddesinde bir şeye malik olan kimsenin o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu hükme bağlanmış olsa da söz konusu hükümde bu yetkinin sınırsız olmadığı da düzenlenmiştir. Bu yetkinin hukuk düzeninin sınırları içinde kullanılabileceği de aynı hükümde belirtilmiştir. 6701 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde sayılan ayrımcılık temelleri arasında “medeni hâl” ve “cinsiyet” de yer almakta ve hiç kimseye medeni hali ile cinsiyetinden dolayı ayrımcılık yapılamayacağı hüküm altına alınmaktadır (TİHEK, 27.06.2018 tarih ve 2018/69 sayılı Karar, para. 35). Dolayısıyla hukuk düzeni içerisinde eşitlik ilkesi ve anlayışının, maliklerin o şey üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine bir sınırlandırma getireceği kabul edilmelidir. (TİHEK, 14.06.2022 tarih ve 2022/380 sayılı Karar, para. 26).
23. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 20 No’lu Genel Yorumunda medeni halin; kişinin evli olup olmaması, belirli bir yasal rejimde evlenmiş olup olmaması, boşanmış veya dul olması gibi durumlarda ele alınabileceği ifade edilmektedir (Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Komitesi; Genel Yorum 20; ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarda Ayrımcılık Yasağı’; UN Doc, E/C. 12/GC/20; 10 Haziran 2009; para. 31).
24. Somut olayda muhatap tarafından başvuran ile yapılan yazışmada ve ilan metninde bekâr ve erkek olan başvurana dairenin kiralık olarak verilmesinin mümkün olmayacağı ifade edilmiştir. Bu halde kişilerin sırf medeni hali yani; evlenip evlenmeme tercihlerinden dolayı bir hizmetin sunulmasında ayrımcı muamele teşkil edecek bir davranış eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının koruma alanını zayıflatmaktadır. Dahası başvuranın ortaya koyduğu ayrımcı muameleye ilişkin karine oluşturan olgulara karşı muhatap tarafından yeterli deliller ve gerekçeler sunulmadığından ayrımcılık yasağı ve eşit muamele ilkesinin somut olay kapsamında ihlal edilmediği ispat edilememiştir.
25. www….com adlı internet sitesi üzerinden verilen ilan metni ile başvuranın muhatap ile aynı site üzerinden yaptıkları yazışmada salt cinsiyeti nedeniyle de evin kiraya verilmediği görülmektedir. Bu kapsamda değerlendirilmesi gereken husus, söz konusu muamelenin objektif ve makul bir gerekçeye dayanıp dayanmadığıdır. Başvurana salt erkek olması nedeniyle evin kiraya verilmemesinin nedeni muhatabın yazılı görüş sunmaması nedeniyle bilinmemektedir. Bununla birlikte ilan metninde açık bir şekilde evin kadınlara kiraya verileceği ifade edilmiştir. Bu halde evin erkek kiracılara kiraya verilmemesinin gerekçesinin muhatap tarafından ortaya koyulmaması sebebiyle başvuran tarafından iddia edilen ve ilan metninde aranan şartların başvurana karşı yapılan muameledeki farklılığın meşru ve makul bir sebebinin olmadığına dair karine olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu haliyle mevcut ilan ve yazışma başvurana cinsiyeti nedeniyle farklı muamelede bulunulmasına sebebiyet vermektedir. Muhatabın başvuranın sırf erkek olması nedeniyle de evi kiraya vermemesi objektif bir temelden yoksun cinsiyet algısından kaynaklanan muamele farklılığı oluşturacaktır.
26. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, başvuranın medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle ayrımcı bir muamele maruz kaldığı dolayısıyla da eşit muamele ilkesi ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
 
V. KARAR
1. Başvuruda AYRIMCILIK YASAĞI İHLALİ YAPILDIĞINA,
2. Muhatap hakkında 6.000 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
3. Kararın taraflara tebliğine ve KAMUOYUNA DUYURULMASINA,
4. Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesine başvurulabileceğine,
24.01.2023 tarihinde, OY BİRLİĞİYLE, karar verildi.
 
[Resim: logo0.png]
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU
22.02.2023
KURUL KARARI

Başvuru Numarası: 2022/511
Toplantı Tarihi/Sayısı: 24.01.2023/195
Karar Numarası: 2023/65
Başvuran: S.Ş.
Muhatap Kurum/Kişi: ... Gayrimenkul
 
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bekâr olan başvuran ve arkadaşının kiralamak istedikleri gayrimenkulün ilanında aile ya da bayan koşulu aranması nedeniyle medeni hal ve cinsiyet temelinde ayrımcı muameleye maruz kaldığı iddiasına ilişkindir.
 
II. İNCELEME SÜRECİ
2. Başvuran, dilekçesinde özetle;
a. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde arkadaşıyla birlikte kiralık ev aradıklarını, her ikisinin de bekar
olduklarını,
b. Karşıyaka ilçesi … mahallesinde bulunan kiralık daire ilanında “Aile ve tek bayan koşulu
tercih edilecektir” açıklamasını gördüğünü,
c. İlan sahibi muhatap ile iletişim kurduğunu, ilan sahibine kendisinin bekar olduğunu ve bu nedenle bir problem yaşanıp yaşanmayacağını sorduğunu ancak ilan sahibi muhatap tarafından bekar kişiler için dairenin uygun olmadığı cevabını aldığını,
ç. Söz konusu ilan ve muhatap tarafından yapılan açıklamanın eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının ihlalini teşkil ettiğini ifade etmiştir.
3. 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun 18'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihlal iddiasına muhatap … Gayrimenkul’den başvuranın iddiaları ile ilgili yazılı görüş talep edilmiştir. Ancak muhatap yazılı görüşünü Kurumumuza yasal süresi içerisinde sunmamıştır.
 
III. İLGİLİ MEVZUAT
4. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesi şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (…) (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. (...)”
5. Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35’inci maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
6. Anayasa’nın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48'inci maddesi şöyledir:
“Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir (…)”
7. 6701 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesinin (d) bendi, “Doğrudan ayrımcılık: Bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi (…)”ifade eder.
8. 6701 sayılı Kanun’un “Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı” başlıklı 3’üncü maddesi şöyledir: “(1) Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir.
(2) Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır. (...)
(4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
9. 6701 sayılı Kanun'un “Ayrımcılık türleri'' başlıklı 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında, ayrımcılık türleri “a) Ayrı tutma. b) Ayrımcılık talimatı verme ve bu talimatları uygulama. c) Çoklu ayrımcılık. ç) Doğrudan ayrımcılık. d) Dolaylı ayrımcılık. e) İşyerinde yıldırma. f) Makul düzenleme yapmama. g) Taciz. ğ) Varsayılan temele dayalı ayrımcılık.” olarak sıralanmıştır.
10. 6701 sayılı Kanun'un “Ayrımcılık yasağının kapsamı” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen kişi aleyhine ayrımcılık yapamaz. Bu hüküm kamuya açık hizmetlerin sunulduğu alanlar ve binalara erişimi de kapsar.”
Aynı maddenin 3’üncü fıkrasına göre ise:
“Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve bunlar tarafından yetkilendirilenler, taşınır ve taşınmazları kamuya açık bir şekilde sunarken bu malları edinmek veya kiralamak isteyenler ile bunlar hakkında bilgi almak isteyenler aleyhine, bunların kiralanması, kira akdinin şartlarının belirlenmesi, kira akdinin yenilenmesi veya sona erdirilmesi, satışı ve devri süreçlerinin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz.”
11. 6701 sayılı Kanun'un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde Kurumun, “ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmekle görevli olduğu” düzenlenmiştir.
12. 6701 sayılı Kanun'un “İspat yükü” başlıklı 21’inci maddesine göre “Münhasıran ayrımcılık yasağının ihlali iddiasıyla Kuruma yapılan başvurularda, başvuranın iddiasının gerçekliğine ilişkin kuvvetli emarelerin ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması hâlinde, karşı tarafın ayrımcılık yasağını ve eşit muamele ilkesini ihlal etmediğini ispat etmesi gerekir.”
 
IV. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
13. 6701 sayılı Kanun’un “Başvurular” başlıklı 17’nci maddesinin birinci fıkrasında; “Ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her gerçek ve tüzel kişi Kuruma başvurabilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu durum karşısında açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun medeni hal ve cinsiyet temelinde esas incelemesi yapılabilecek bir başvuru olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır
14. Ayrımcılık yasağı, uluslararası insan hakları hukukunun temelinde yer almakta ve pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesinde özel olarak düzenlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 14'üncü maddesine göre: “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan güvence altına alınır.”
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında; ayrımcılık, objektif ve makul bir neden olmaksızın, aynı durumdaki kişilere farklı muamelede bulunmak olarak tanımlanmıştır (AİHM, Willis/Birleşik Krallık, Başvuru No. 36042/97,11/09/2002 para. 48; AİHM, Okpisz /Almanya Davası, Başvuru No:59140/00, 15.02.2006, para.33). Farklı muamelenin objektif ve makul bir nedene dayanması hususu ise AİHM tarafından belirli kriterler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu durumda, söz konusu meşruluğun varlığı ilk olarak, demokratik bir toplumda geçerli olan ilkeler göz önünde bulundurularak söz konusu tedbirin amacı ile etkileri arasındaki ilişki bağlamında değerlendirilmelidir. Sözleşme’de belirtilen bir hakkın kullanılmasının ardındaki muamele farklılığının sadece meşru bir amaca yönelik olması tek başına yeterli değildir. Ayrımcılık yasağı gerçekleştirilmek istenen amaç ile kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisi bulunmadığı takdirde de aynı şekilde ihlal edilmektedir (AİHM, Belçika’da Eğitim Dili Davası, Başvuru No: 1474/62; 1677/62;1691/62; 1769/63; 1994/63; 2126/64, 23/07/1968, para.10). Mahkeme son zamanlardaki içtihatlarında ayrımcılığı kısaca, “göreceli olarak benzer durumda olan kişilere nesnel ve makul bir gerekçesi olmaksızın farklı davranılması” olarak tanımlamaktadır (AİHM, Zarb Adami/ Malta, Başvuru No.17209, 20/06/2006, para. 71).
16. AİHM’e göre, benzer durumlardaki kişilerin gördükleri muamelede, belirlenebilir bir özelliğe dayalı bir farklılık varsa doğrudan ayrımcılıktan söz edilebilir (Carson ve Diğerleri/Birleşik Krallık, para. 61). Bir bireyin farklı muameleye tabi olması odağında gelişen doğrudan ayrımcılığın temelinde istenmeyen bir muamele vardır. Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakları Komitesi’nin 20 No.lu Genel Yorumunda doğrudan ayrımcılık şöyle tanımlanmıştır; “bir bireyin benzer bir durumda diğer bir bireye göre ayrımcılığın yasaklandığı nedenler temelinde daha olumsuz bir muamele görmesi, ayrıca karşılaştırılabilir benzer bir durum söz konusu olmadığında ayrımcılığın yasaklandığı nedenler temelinde yapılan ve zarar veren eylemleri ya da ihmalleri de içerir.”(Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi; Genel Yorum 20; ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarda Ayrımcılık Yasağı’; UN Doc, E/C. 12/GC/20; 10 Haziran 2009; para. 10).
17. 6701 sayılı Kanun’da yer alan doğrudan ayrımcılık, “bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi” ifade etmektedir.
18. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğinin kanıtlanması, ayrımcı muamele oluşturan eylemler kendini açık ve kolayca tespit edilebilen bir şekilde göstermediğinden oldukça güçtür. AİHM bu açıdan “makul şüphe bırakmayacak” bir kanıt standardı kabul etmiştir. Mahkemeye göre kanıtlama yeterince güçlü, açık ve birbiriyle uyumlu çıkarsamalardan ya da yeterince çürütülememiş maddi olgulardan oluşabilecektir (Nachova ve Diğerleri/ Bulgaristan, para. 147). Ayrıca AİHM, başvurucunun ayrımcılığa dair prima facie (ilk bakışta haklı görünen) delilleri ortaya koymasını yeterli görmektedir (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku; Harris, O’Boyle, Warbrick; s. 762).
19. İspat yüküyle ilgili olarak, 6701 sayılı Kanun'un 21’nci maddesinde; “Münhasıran ayrımcılık yasağının ihlali iddiasıyla Kuruma yapılan başvurularda, başvuranın iddiasının gerçekliğine ilişkin kuvvetli emarelerin ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması hâlinde, karşı tarafın ayrımcılık yasağını ve eşit muamele ilkesini ihlal etmediğini ispat etmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede Kuruma yapılan başvurularda ispat yükünün yer değiştirmesi için başvuranın iddiasının gerçekliğine dair kuvvetli emareler ve karine oluşturan olguların varlığını ortaya koyması gerekmektedir.
20. Somut olayda başvuran, ev kiralama konusunda medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle doğrudan ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etmektedir.
21. Başvuran, başvuru dilekçesinin ekinde muhatap ile yapmış olduğu görüşmenin ekran görüntüsünü sunmuştur. Muhatap tarafından ilan metnine yazılan “aile ve tek bayan koşulu tercih edilecektir” ifadesi sebebiyle başvuran muhatap ile görüşmüş kendisinin bekâr olduğunu ve daireyi kiralamak istediğini ifade etmiş ancak muhatap tarafından kiralık dairenin bekâr kişiler için uygun olmadığı tekraren ifade edilmiştir. Söz konusu ilan metni ve görüşme, başvuranın iddialarının gerçekliği konusunda kanıt başlangıcı sayılabilecek niteliktedir. Bu nedenle de muhatap emlakçının başvurana medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık yapılmadığını ispat etmesi beklenmelidir. Ancak muhatap tarafından söz konusu iddialar ile görüşme kaydının aksini kanıtlar mahiyette bir yazılı görüş Kurumumuza iletilmemiştir.
22. Türk Medeni Kanunu’nun 683’üncü maddesinde bir şeye malik olan kimsenin o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu hükme bağlanmış olsa da söz konusu hükümde bu yetkinin sınırsız olmadığı da düzenlenmiştir. Bu yetkinin hukuk düzeninin sınırları içinde kullanılabileceği de aynı hükümde belirtilmiştir. 6701 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde sayılan ayrımcılık temelleri arasında “medeni hâl” ve “cinsiyet” de yer almakta ve hiç kimseye medeni hali ile cinsiyetinden dolayı ayrımcılık yapılamayacağı hüküm altına alınmaktadır (TİHEK, 27.06.2018 tarih ve 2018/69 sayılı Karar, para. 35). Dolayısıyla hukuk düzeni içerisinde eşitlik ilkesi ve anlayışının, maliklerin o şey üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine bir sınırlandırma getireceği kabul edilmelidir. (TİHEK, 14.06.2022 tarih ve 2022/380 sayılı Karar, para. 26).
23. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 20 No’lu Genel Yorumunda medeni halin; kişinin evli olup olmaması, belirli bir yasal rejimde evlenmiş olup olmaması, boşanmış veya dul olması gibi durumlarda ele alınabileceği ifade edilmektedir (Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Komitesi; Genel Yorum 20; ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarda Ayrımcılık Yasağı’; UN Doc, E/C. 12/GC/20; 10 Haziran 2009; para. 31).
24. Somut olayda muhatap tarafından başvuran ile yapılan yazışmada ve ilan metninde bekâr ve erkek olan başvurana dairenin kiralık olarak verilmesinin mümkün olmayacağı ifade edilmiştir. Bu halde kişilerin sırf medeni hali yani; evlenip evlenmeme tercihlerinden dolayı bir hizmetin sunulmasında ayrımcı muamele teşkil edecek bir davranış eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının koruma alanını zayıflatmaktadır. Dahası başvuranın ortaya koyduğu ayrımcı muameleye ilişkin karine oluşturan olgulara karşı muhatap tarafından yeterli deliller ve gerekçeler sunulmadığından ayrımcılık yasağı ve eşit muamele ilkesinin somut olay kapsamında ihlal edilmediği ispat edilememiştir.
25. www….com adlı internet sitesi üzerinden verilen ilan metni ile başvuranın muhatap ile aynı site üzerinden yaptıkları yazışmada salt cinsiyeti nedeniyle de evin kiraya verilmediği görülmektedir. Bu kapsamda değerlendirilmesi gereken husus, söz konusu muamelenin objektif ve makul bir gerekçeye dayanıp dayanmadığıdır. Başvurana salt erkek olması nedeniyle evin kiraya verilmemesinin nedeni muhatabın yazılı görüş sunmaması nedeniyle bilinmemektedir. Bununla birlikte ilan metninde açık bir şekilde evin kadınlara kiraya verileceği ifade edilmiştir. Bu halde evin erkek kiracılara kiraya verilmemesinin gerekçesinin muhatap tarafından ortaya koyulmaması sebebiyle başvuran tarafından iddia edilen ve ilan metninde aranan şartların başvurana karşı yapılan muameledeki farklılığın meşru ve makul bir sebebinin olmadığına dair karine olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu haliyle mevcut ilan ve yazışma başvurana cinsiyeti nedeniyle farklı muamelede bulunulmasına sebebiyet vermektedir. Muhatabın başvuranın sırf erkek olması nedeniyle de evi kiraya vermemesi objektif bir temelden yoksun cinsiyet algısından kaynaklanan muamele farklılığı oluşturacaktır.
26. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, başvuranın medeni hali ve cinsiyeti nedeniyle ayrımcı bir muamele maruz kaldığı dolayısıyla da eşit muamele ilkesi ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
 
V. KARAR
1. Başvuruda AYRIMCILIK YASAĞI İHLALİ YAPILDIĞINA,
2. Muhatap hakkında 6.000 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
3. Kararın taraflara tebliğine ve KAMUOYUNA DUYURULMASINA,
4. Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesine başvurulabileceğine,
24.01.2023 tarihinde, OY BİRLİĞİYLE, karar verildi.
 
[Resim: logo0.png]

İhtiyati Haciz Aşamasında Araca Yakalama Şerhi Konulamayacağına İlişkin BAM Kararı

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

Esas No.:
2022/1820
Karar No.: 2022/1736
   
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararı aleyhine süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuş olmakla, HMK'nın 353. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ..... İcra Müdürlüğü 2022/**** Esas sayılı dosyada, .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2022/70 D. İş Sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile müvekkili şirket araçlarına ihtiyati haciz şerhi konulmuş yine yakalama (trafikten men) şerhi konulduğunu, ancak, Mahkeme kararı incelendiğinde, borçlunun mal kaçırma girişimini engellemesi için ihtiyaten haciz işlemleri yapılması yönünden hüküm kurulduğunu, İcra Müdürlüğü dosyasında da müvekkili şirkete ait 6 araca ve 2 taşınmaza haciz şerhi işlendiğini, söz konusu malvarlığın değeri beş milyonun üzerinde olduğunu, borca hayli hayli yetecek miktarda olduğunu, zaten müvekkili şirketin 200.000,00TL borç için malvarlığın elden çıkarma gibi bir niyetinin olması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ancak, yakalama (Trafikten men) şerhi, satışa yönelik bir işlem olduğunu, mahkeme hükmüne de aykırı olduğunu, ihtiyati haciz geçici bir hukuki koruma türü olduğunu ve haciz işlemi yapılabilmekte olduğunu, bu nedenle ihtiyaten haczedilen mallar kesin hacze dönüşmediği sürece satışı istenemeyeceğini, İİK'nın 264/5 hükmüne göre ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüştüğünü, ihtiyaten haczedilen malların satışı istenemeyeceğinden bu mallara yönelik yapılan muhafaza ve kıymet takdiri işlemleri alacağın tahsiline yönelik olduğundan geçici hukuki koruma tedbirlerinden sayılamayacağını, yakalama şerhlerin kaldırılması taleplerinin İcra Müdürlüğü tarafından kabul edilmediğini, şikayetlerinin kabulü ile yakalama şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; Şikayetin kabulü ile; ..... İcra Müdürlüğü'nün 2022/**** Esas sayılı dosyasında verilen 27/06/2022 tarihli kararın iptaline, davacı borçlu şirketin araçları üzerine 2022/**** Esas sayılı dosyasında konulan YAKALAMA ŞERHİNİN KALDIRILMASINA, karar verildiği anlaşılmıştır.

Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunarak, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün yasal dayanaktan yoksun olduğunu, mahkemece ihsası rey yapılmış olduğunu, ihtiyati haciz kararına karşı bu kararın kaldırılması infazının durdurulmasının ve geri alınmasına yönelik bütün iş ve işlemlerin icra hukuk mahkemesinin değil ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesinin görev ve sorumluluğunda olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesine müracaat yerine icra müdürlüğüne talepte bulunmasının icra müdürlüğünün mahkeme kararı kapsamında talebini reddetmesi üzerine memur muamelesini şikayet davasıyla işlem tesis edilmeye çalışılmasının davacının kötü niyetini açıkça gösterdiğini, karşı tarafın mahkemeden bu kararın kaldırılması hususunda hiçbir talepte bulunmadığını, ihtiyati haciz kararının ve bu kararının uygulanması sonucunda doğan hukuki gerekçeleri ve sonuçlara muhatap olan yerin icra hukuk mahkemesi değil ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, borçlu adına sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza kıymet takdirinin ve satış talebinin birlikte yapılmasının ve bunlara ilişkin giderlerin tamamının birlikte ve peşin olarak yatırılmasının zorunlu olduğunu, ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmeden satışının istenemeyeceğini, muhakkak verilen ihtiyati haciz kararı kapsamında davacının araçları saklaması ve mal kaçırmasının önüne geçmek amacıyla araçlar üzerine yakalama şerhinin konulduğunu, kesin hacze dönüşmeden taraflarına hiçbir satış işleminin yapılmadığının icra dosyasıyla sabit olduğunu, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 

Uyuşmazlığın; memur muamelesini şikayete ilişkin olduğu görüldü.

Takip dosyasının yapılan incelemesinde; .... İcra Müdürlüğünün 2022/**** Esas sayılı dosyası ile davalı alacaklı lehtar C.E. tarafından davacı borçlu keşideci Y.G. Tarım Ürünleri ... Ltd. Şti aleyhine 29/05/2022 keşide tarihli .....İstanbul Şubesine ait 218.000,00 TL bedelli çekin 31/05/2022 tarihinde bankaya ibrazı üzerine ödenmemesi nedeniyle .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 2022/70 D.İş Esas numaralı 09/06/2022 tarihli ihtiyati haciz kararına dayalı olarak 10/06/2022 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe geçildiği, davacı borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emrinin 15/06/2022 tarihinde adresin hatalı olduğundan bahisle bila ikmal iade döndüğü görülmüştür.

Dairemizce yapılan değerlendirmede; davacı borçlunun aleyhine yapılan takipte .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/70 D.iş Esas sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararına dayanarak borçlu şirketin araçlarına konulan yakalama (trafikten men) şerhinin İİK'nun 264/5 maddesi gereğince ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediği ve ihtiyaten haczedilen malların satışının istenemeyeceğinden bu mallara yönelik muhafaza ve kıymet takdiri işlemlerinin alacağın tahsiline yönelik olduğu ve ayrıca .....İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/220 Esas sayılı dosyasıyla açılan yetkiye itiraz davasında 24/06/2022 tarihli ara kararı ile mahkemece takibin durdurulmasına da karar verilmiş olduğundan ihtiyati haciz kararına aykırı olarak araçları üzerine konulan yakalama (trafikten men) şerhlerinin kaldırılması taleplerinin icra müdürlüğünce reddine ilişkin 27/06/2022 tarihli müdürlük kararının iptalinin istendiği, mahkemece şikayetin kabulü ile müdürlük kararının iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu, şöyle ki, davacı borçlu şirket adına yapılan takibe ilişkin ödeme emrinin bila ikmal iade döndüğü, yeniden bir ödeme emri tebliğ edilmediği, dolayısıyla takibin kesinleşmediği ve ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediği gibi borçlu şirket vekilinin .....İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/220 Esas sayılı dosyası ile yapmış olduğu yetkiye ve imzaya itirazı üzerine 24/06/2022 tarihinde mahkemece takibin geçici olarak tedbiren durdurulduğu da görülmüş olup, İİK'nun 106/4. maddesi gereğince  borçlunun şikayetine konu sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması ve bunlara ilişkin giderlerin tamamının birlikte ve peşin olarak yatırılmasının zorunlu olduğu düzenlemesi nazara alındığında henüz ortada kesinleşmiş bir takibin bulunmadığı gibi ihtiyati haciz kararının kapsamı gereğince araçlara konulan yakalama (trafikten men) şerhlerinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından kaldırılmasına karar verilmesinin yerinde olduğu, davalı alacaklının ihtiyati haciz kararına karşı yapılan şikayeti inceleme görevinin ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğuna ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan incelemede ise, borçlu şikayetçinin ihtiyati haciz kararına yönelik bir itirazının olmadığı, İİK'nun 4/1. maddesi  gereğince icra dairesinin muamelesine karşı şikayet niteliğinde olduğu görülmekle icra hukuk mahkemelerinin görev alanı içerisinde olduğu da anlaşıldığından dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: 
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İnceleme konusu karar usul ve yasaya uygun olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılama giderinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İnceleme HMK'nun 353. maddesi gereğince duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliğ edilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda tarafların yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

Esas No.:
2022/1820
Karar No.: 2022/1736
   
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararı aleyhine süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuş olmakla, HMK'nın 353. maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ..... İcra Müdürlüğü 2022/**** Esas sayılı dosyada, .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2022/70 D. İş Sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile müvekkili şirket araçlarına ihtiyati haciz şerhi konulmuş yine yakalama (trafikten men) şerhi konulduğunu, ancak, Mahkeme kararı incelendiğinde, borçlunun mal kaçırma girişimini engellemesi için ihtiyaten haciz işlemleri yapılması yönünden hüküm kurulduğunu, İcra Müdürlüğü dosyasında da müvekkili şirkete ait 6 araca ve 2 taşınmaza haciz şerhi işlendiğini, söz konusu malvarlığın değeri beş milyonun üzerinde olduğunu, borca hayli hayli yetecek miktarda olduğunu, zaten müvekkili şirketin 200.000,00TL borç için malvarlığın elden çıkarma gibi bir niyetinin olması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ancak, yakalama (Trafikten men) şerhi, satışa yönelik bir işlem olduğunu, mahkeme hükmüne de aykırı olduğunu, ihtiyati haciz geçici bir hukuki koruma türü olduğunu ve haciz işlemi yapılabilmekte olduğunu, bu nedenle ihtiyaten haczedilen mallar kesin hacze dönüşmediği sürece satışı istenemeyeceğini, İİK'nın 264/5 hükmüne göre ihtiyati haciz takibin kesinleşmesiyle kesin hacze dönüştüğünü, ihtiyaten haczedilen malların satışı istenemeyeceğinden bu mallara yönelik yapılan muhafaza ve kıymet takdiri işlemleri alacağın tahsiline yönelik olduğundan geçici hukuki koruma tedbirlerinden sayılamayacağını, yakalama şerhlerin kaldırılması taleplerinin İcra Müdürlüğü tarafından kabul edilmediğini, şikayetlerinin kabulü ile yakalama şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; Şikayetin kabulü ile; ..... İcra Müdürlüğü'nün 2022/**** Esas sayılı dosyasında verilen 27/06/2022 tarihli kararın iptaline, davacı borçlu şirketin araçları üzerine 2022/**** Esas sayılı dosyasında konulan YAKALAMA ŞERHİNİN KALDIRILMASINA, karar verildiği anlaşılmıştır.

Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunarak, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün yasal dayanaktan yoksun olduğunu, mahkemece ihsası rey yapılmış olduğunu, ihtiyati haciz kararına karşı bu kararın kaldırılması infazının durdurulmasının ve geri alınmasına yönelik bütün iş ve işlemlerin icra hukuk mahkemesinin değil ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesinin görev ve sorumluluğunda olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesine müracaat yerine icra müdürlüğüne talepte bulunmasının icra müdürlüğünün mahkeme kararı kapsamında talebini reddetmesi üzerine memur muamelesini şikayet davasıyla işlem tesis edilmeye çalışılmasının davacının kötü niyetini açıkça gösterdiğini, karşı tarafın mahkemeden bu kararın kaldırılması hususunda hiçbir talepte bulunmadığını, ihtiyati haciz kararının ve bu kararının uygulanması sonucunda doğan hukuki gerekçeleri ve sonuçlara muhatap olan yerin icra hukuk mahkemesi değil ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, borçlu adına sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza kıymet takdirinin ve satış talebinin birlikte yapılmasının ve bunlara ilişkin giderlerin tamamının birlikte ve peşin olarak yatırılmasının zorunlu olduğunu, ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmeden satışının istenemeyeceğini, muhakkak verilen ihtiyati haciz kararı kapsamında davacının araçları saklaması ve mal kaçırmasının önüne geçmek amacıyla araçlar üzerine yakalama şerhinin konulduğunu, kesin hacze dönüşmeden taraflarına hiçbir satış işleminin yapılmadığının icra dosyasıyla sabit olduğunu, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 

Uyuşmazlığın; memur muamelesini şikayete ilişkin olduğu görüldü.

Takip dosyasının yapılan incelemesinde; .... İcra Müdürlüğünün 2022/**** Esas sayılı dosyası ile davalı alacaklı lehtar C.E. tarafından davacı borçlu keşideci Y.G. Tarım Ürünleri ... Ltd. Şti aleyhine 29/05/2022 keşide tarihli .....İstanbul Şubesine ait 218.000,00 TL bedelli çekin 31/05/2022 tarihinde bankaya ibrazı üzerine ödenmemesi nedeniyle .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 2022/70 D.İş Esas numaralı 09/06/2022 tarihli ihtiyati haciz kararına dayalı olarak 10/06/2022 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe geçildiği, davacı borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emrinin 15/06/2022 tarihinde adresin hatalı olduğundan bahisle bila ikmal iade döndüğü görülmüştür.

Dairemizce yapılan değerlendirmede; davacı borçlunun aleyhine yapılan takipte .... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/70 D.iş Esas sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararına dayanarak borçlu şirketin araçlarına konulan yakalama (trafikten men) şerhinin İİK'nun 264/5 maddesi gereğince ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediği ve ihtiyaten haczedilen malların satışının istenemeyeceğinden bu mallara yönelik muhafaza ve kıymet takdiri işlemlerinin alacağın tahsiline yönelik olduğu ve ayrıca .....İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/220 Esas sayılı dosyasıyla açılan yetkiye itiraz davasında 24/06/2022 tarihli ara kararı ile mahkemece takibin durdurulmasına da karar verilmiş olduğundan ihtiyati haciz kararına aykırı olarak araçları üzerine konulan yakalama (trafikten men) şerhlerinin kaldırılması taleplerinin icra müdürlüğünce reddine ilişkin 27/06/2022 tarihli müdürlük kararının iptalinin istendiği, mahkemece şikayetin kabulü ile müdürlük kararının iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu, şöyle ki, davacı borçlu şirket adına yapılan takibe ilişkin ödeme emrinin bila ikmal iade döndüğü, yeniden bir ödeme emri tebliğ edilmediği, dolayısıyla takibin kesinleşmediği ve ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediği gibi borçlu şirket vekilinin .....İcra Hukuk Mahkemesinin 2022/220 Esas sayılı dosyası ile yapmış olduğu yetkiye ve imzaya itirazı üzerine 24/06/2022 tarihinde mahkemece takibin geçici olarak tedbiren durdurulduğu da görülmüş olup, İİK'nun 106/4. maddesi gereğince  borçlunun şikayetine konu sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından muhafaza, kıymet takdiri ve satış talebinin birlikte yapılması ve bunlara ilişkin giderlerin tamamının birlikte ve peşin olarak yatırılmasının zorunlu olduğu düzenlemesi nazara alındığında henüz ortada kesinleşmiş bir takibin bulunmadığı gibi ihtiyati haciz kararının kapsamı gereğince araçlara konulan yakalama (trafikten men) şerhlerinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından kaldırılmasına karar verilmesinin yerinde olduğu, davalı alacaklının ihtiyati haciz kararına karşı yapılan şikayeti inceleme görevinin ihtiyati haciz kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğuna ilişkin istinaf talebi yönünden yapılan incelemede ise, borçlu şikayetçinin ihtiyati haciz kararına yönelik bir itirazının olmadığı, İİK'nun 4/1. maddesi  gereğince icra dairesinin muamelesine karşı şikayet niteliğinde olduğu görülmekle icra hukuk mahkemelerinin görev alanı içerisinde olduğu da anlaşıldığından dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: 
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İnceleme konusu karar usul ve yasaya uygun olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılama giderinin istinafa başvuran taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İnceleme HMK'nun 353. maddesi gereğince duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliğ edilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda tarafların yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

Haciz Mahallinde Evrak Araştırması Yapılamayacağına İlişkin Yargıtay Kararı

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

Esas No.:
2022/7981
Karar No.: 2023/258

İNCELENEN KARARIN
Mahkemesi:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
Tarihi: 28.04.2022
Sayısı: 2021/1120 Esas, 2022/1046 Karar

Hasımsız olarak yapılan müdürlük işleminin iptali istemli  yargılama sonunda  İlk Derece Mahkemesince alacaklının şikayetinin reddine  karar verilmiştir.

Kararın şikayetçi alacaklı  tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikayetçi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki  belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA   
Şikayetçi   vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla çıkılan hacizde  kıymetli evrak araştırılmasını talep ettiklerini, icra memurunun bu  talebi reddederek sadece yüzeysel olarak görünürdeki evrakları incelediğini, icra müdürlüğünün ayrıca bilgisayarda borçluya ait evrak araştırılması taleplerini de usul ve yasaya aykırı olarak reddettiğini iddia ederek 09.04.2021 tarihli hacizdeki kıymetli  evrak araştırması, bilgisayarda evrak araştırması taleplerinin  reddi kararının kaldırılmasını, talepleri  doğrultusunda işlem yapılmasına karar verilmesini talep etti.

II. CEVAP
Şikayet hasımsız olarak dosya üzeri incelenerek karara bağlandı.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 09.04.2021 tarihli haciz tutanağının incelenmesinde; alacaklı vekilinin bildirdiği B.U. Fabrikasına hacze gidildiği, mahalde borçlulardan H.S.'ın hazır olduğu, borçlunun kimlik tespitinin yapıldığı, bu borçlunun borçtan haberi olduğunu ancak görüşmek istemediğini beyan ederek kimliğini alarak haciz mahallinden ayrıldığı, alacaklı vekilinin haciz mahallinde borçlular adına kıymetli evrak araştırması  yapılmasını ve ayrıca mahalde bulunan bilgisayarların arama motoru kısmına yalnızca dosya borçlularının adının yazılarak e-kambiyo senedi, hisse senedi araştırması yapılmasını ve tespiti halinde tutanağa derc edilerek dosya kapsamına alınmasını talep etmesi üzerine icra memurunun evrak araştırması yapma yetkisi bulunmadığını, sadece istihkaklı hacizde muhatap olmaması durumunda adresin kime ait olduğunu tespit etmek amacıyla evrak araştırması yapılabileceğini ve borçlunun adreste hazır bulunması nedeniyle talebin reddine karar verdiği, bunun üzerine alacaklı vekilinin söz alarak icra memurunca sadece yüzeysel bir şekilde görünürde olan evraklara bakılmasının kanun maddeleri ve içtihata aykırılık teşkil ettiğini, gelinen adreste dosya borçlularının ticari faaliyetlerini alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler tesis ederek sürdürdüklerini beyanla İİK'nın 79, 85, 88 ve 96. maddelerine göre haciz ve muhafaza talep ettiği, alacaklı vekilinin bu talebi üzerine borçlulardan H.S.'ın "bütün menkulleri alıp götürün, iki bilgisayarı da alıp götürebilirsiniz" şeklinde beyanda bulunduğu, bu esnada diğer borçlu H.B. S.'ın haciz mahalline gelerek asıl borçlunun kendisi olduğunu ve mahalde haciz yapılamayacağını beyan ettiği, alacaklı vekilinin talebine istinaden mahalde bir kısım menkul malların İİK'nın 96 ve 97. maddelerine göre haczedildiği, 3. kişi şirket vekilinin haciz mahalline geldiği ve haczedilen malların borçluya ait olmadığını, borçlunun şirkette sigortalı çalışan olduğunu beyanla istihkak iddiasında bulunduğu, alacaklı vekilinin istihkak iddiasını kabul etmediği, haczedilen menkullerin işletme sahibi D.B.'e yediemin sıfatıyla teslim edildiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine borçluların üst araması yapıldığı ve üzerlerinde bulunan bir miktar para ve cep telefonlarının haczedildiğinin anlaşıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısında; alacaklı tarafından borçluya ait menkullerin haczi talep edildiğinde icra memurunun haciz işlemi yapılması talep edilen adreste borçlunun borca yeter miktarda mallarının haczini gerçekleştirmek, haczedilen mala ilişkin olarak alacaklı, borçlu ve üçüncü şahıslar tarafından ileri sürülen istihkak iddiasını tutanağa geçirmek ve bu işlemlerin ifası sırasında alacaklı ve borçlunun menfaatlerin gözetmekle görevli olduğu, icra memuruna bu görevini ifa edebilmesi için İİK'nın 80. maddesinde yer alan yetkilerin tanındığı, İİK'nın 80. maddesi gereğince kötü niyetli borçluların haciz sırasında haczi kabil mallarını gizlemeleri veya kaçırmaları ihtimaline binaen icra memurunun kapalı dolapları ve kilitli yerleri zorla açtırma yetkisi bulunduğu, gelinen adresin veya haczi talep edilen malın borçluya ait olduğu konusunda tereddüt yoksa veya mahalde bu hususlarda beyan verebilecek kimseler bulunup beyanları haciz tutanağına geçirilmişse mahaldeki haczi kabil malların tespitine yönelik araştırma dışında söz konusu yetkiye dayanılarak evrak ve belge araştırması yapılamayacağı, İİK'nın 80. maddesinde icra memuruna tanınan yetkinin haciz sırasında ileri sürülen istihkak iddiasının ispatına yarayacak belge ve evrak araştırmasını kapsamadığı, ancak adresin kapalı olması nedeniyle çilingir marifetiyle adrese girilerek haciz işlemi yapılması halinde veya haciz mahallinde adresin borçluya ait olup olmadığı hususunda beyan verebilecek kimsenin bulunmadığı durumlarda gelinen adresin ve haczi talep edilen malların borçluya ait olup olmadığının tespiti amacıyla icra memuru tarafından mahalde evrak araştırması yapılabileceği belirtildiği, icra memurunun, alacaklının haciz talebini yerine getirmek zorunda olduğu, adreste 3. kişi bulunsa dahi icra memurunun haciz yapmama konusunda takdir yetkisinin bulunmadığı, haciz mahallinde 3. kişi şirket adına beyanda bulunacak kimselerin bulunduğu, 3. kişinin muvafakatı dışında evrak araştırması/bilgisayarda evrak araştırması yapılması halinde Adalet Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüş bildirim yazısı da dikkate alındığında bu işlemin usulsüz olacağı,  kanunen haczi kabil mal aramak ve bulmaya ilişkin maddenin evrak aramayı kapsayacak şekilde genişletilemeyeceği, diğer yandan bilgisayar ortamında araştırma yapma yetkisinin ancak CMK'nun 134. maddesi gereğince mahkeme kararıyla hakimler tarafından verilebileceği, haciz mahallinde borçluların üst araması da dahil yapılmak suretiyle kanunen hacze kabil malların haciz işleminin icra memurunca yerine getirildiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi vekili  istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Şikayetçi vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararındaki gerekçenin yeterli olmadığını, yerel mahkemece sadece Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısı dayanak gösterilerek talebin reddedildiğini, Personel Genel Müdürlüğü yazısının İ. C. Başsavcılığına hitaben yazıldığını, yazının muhatabının mahkeme olmadığını, anılan yazının İ. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15.01.2016 tarihli yazısına hitaben yazılmış olup muhatabının Mahkeme olmadığını,  Anayasa'nın 138/2  maddesi uyarınca herhangi bir kurumun mahkemelere genelge gönderemeyeceğini, tavsiyede bulunamayacağını, İİK.'nın hükümleri ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin uyuşmazlık konusu olaya benzer içtihatları varken mahkemenin gerekçede genelgeye  yer vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki Personel Genel Müdürlüğünün yazısının da yanlış yorumlandığını, 09.04.2021 tarihli haciz tutanağından da anlaşılacağı üzere haciz mahallinde hem takip dosya borçluları hem de istihkak iddia eden 3. kişi vekili bulunduğunu, haciz sırasında menkullerin haczedilip zapta geçirildiğini, istihkak iddiasında bulunan 3. kişiye de yediemin olarak bırakıldığını, haczin İİK.'nın 96 ve 97. maddesine göre mi yoksa İİK'nın 99 maddesine göre mi yapılacağının ancak evrak araştırması sonucunda netleşeceğini, kıymetli evrak araştırması yapılmasının istenmesindeki amacın da buna yönelik olup bilgisayarda borçlu adına kıymetli evrak araştırması yapılması talebinin hukuka olarak reddedildiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını talep etti.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile haciz mahalline gelindiğinde söz konusu mahal açık olup borçlunun hazır olduğu, ayrıca 3. kişi şirket vekilinin de  istihkak iddiasında bulunduğu, ancak adresin kapalı olması nedeniyle çilingir marifetiyle adrese girilerek haciz işlemi yapılması halinde veya haciz mahallinde adresin borçluya ait olup olmadığı hususunda beyan verebilecek kimsenin bulunmadığı durumlarda gelinen adresin ve haczi talep edilen malların borçluya ait olup olmadığının tespiti amacıyla icra memuru tarafından mahalde evrak araştırması yapılabileceği, İİK 'nın 80. maddesinde icra memuruna tanınan yetkinin  borçlu ile istihkak iddia eden 3. şahıs arasındaki organik bağın ispatı ve 3. kişinin istihkak iddiasının reddine yönelik ispat için evrak araştırması yapılmasını kapsamadığı, bu nedenle evrak araştırması talebinin Adalet Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüş bildirim yazısı da nazara alındığında usulsüz olduğu, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi vekili  temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Şikayetçi  vekili temyiz dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarlayarak kıymetli evrak araştırılması ile  bilgisayarda borçluya ait evrak araştırılması taleplerinin müdürlükçe hukuka aykırı olarak reddedildiğini,  İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi  kararlarındaki  gerekçenin yeterli olmadığını,  sadece Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısının dayanak olarak alındığını,  Personel Genel Müdürlüğü yazısının İnegöl C. Başsavcılığına hitaben yazıldığını, yazının muhatabının mahkeme olmadığını, anılan yazının İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15.01.2016 tarihli yazısına hitaben yazılmış olup muhatabının Mahkeme olmadığını, Anayasa'nın 138/2 maddesi uyarınca herhangi bir kurumun mahkemelere genelge gönderemeyeceğini, tavsiyede bulunamayacağını, İİK'nın hükümleri ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin uyuşmazlık konusu olaya benzer içtihatları varken mahkemenin gerekçede genelgeye  yer vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki Personel Genel Müdürlüğü'nün yazısının da yanlış yorumlandığını, somut olayda haciz tutanağından da anlaşılacağı üzere haciz mahallinde hem takip dosya borçluları hem de istihkak iddia eden 3. kişi vekili bulunduğunu, haciz sırasında menkullerin haczedilip zapta geçirildiğini, istihkak iddiasında bulunan 3. kişiye de yediemin olarak bırakıldığını, icra memurunun zor kullanma yetkisini yasadan aldığını,  haczin İİK'nın 96 ve 97.maddesine göre mi yoksa İİK'nın 99 maddesine göre mi yapılacağının ancak evrak araştırması sonucunda netleşeceğini, kıymetli evrak araştırması yapılmasının istenmesindeki amacın da buna yönelik olup bilgisayarda borçlu adına kıymetli evrak araştırması yapılması talebinin hukuka olarak reddedildiğini iddia ederek kararın  bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, icra müdürlüğü işleminin iptali  istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı  Kanun'un  371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile  kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup şikayetçi vekili tarafından  temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Yukarıda açıklanan sebeplerle;
 
Temyiz olunan  Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.01.2023  tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ

Esas No.:
2022/7981
Karar No.: 2023/258

İNCELENEN KARARIN
Mahkemesi:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
Tarihi: 28.04.2022
Sayısı: 2021/1120 Esas, 2022/1046 Karar

Hasımsız olarak yapılan müdürlük işleminin iptali istemli  yargılama sonunda  İlk Derece Mahkemesince alacaklının şikayetinin reddine  karar verilmiştir.

Kararın şikayetçi alacaklı  tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikayetçi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki  belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA   
Şikayetçi   vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla çıkılan hacizde  kıymetli evrak araştırılmasını talep ettiklerini, icra memurunun bu  talebi reddederek sadece yüzeysel olarak görünürdeki evrakları incelediğini, icra müdürlüğünün ayrıca bilgisayarda borçluya ait evrak araştırılması taleplerini de usul ve yasaya aykırı olarak reddettiğini iddia ederek 09.04.2021 tarihli hacizdeki kıymetli  evrak araştırması, bilgisayarda evrak araştırması taleplerinin  reddi kararının kaldırılmasını, talepleri  doğrultusunda işlem yapılmasına karar verilmesini talep etti.

II. CEVAP
Şikayet hasımsız olarak dosya üzeri incelenerek karara bağlandı.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 09.04.2021 tarihli haciz tutanağının incelenmesinde; alacaklı vekilinin bildirdiği B.U. Fabrikasına hacze gidildiği, mahalde borçlulardan H.S.'ın hazır olduğu, borçlunun kimlik tespitinin yapıldığı, bu borçlunun borçtan haberi olduğunu ancak görüşmek istemediğini beyan ederek kimliğini alarak haciz mahallinden ayrıldığı, alacaklı vekilinin haciz mahallinde borçlular adına kıymetli evrak araştırması  yapılmasını ve ayrıca mahalde bulunan bilgisayarların arama motoru kısmına yalnızca dosya borçlularının adının yazılarak e-kambiyo senedi, hisse senedi araştırması yapılmasını ve tespiti halinde tutanağa derc edilerek dosya kapsamına alınmasını talep etmesi üzerine icra memurunun evrak araştırması yapma yetkisi bulunmadığını, sadece istihkaklı hacizde muhatap olmaması durumunda adresin kime ait olduğunu tespit etmek amacıyla evrak araştırması yapılabileceğini ve borçlunun adreste hazır bulunması nedeniyle talebin reddine karar verdiği, bunun üzerine alacaklı vekilinin söz alarak icra memurunca sadece yüzeysel bir şekilde görünürde olan evraklara bakılmasının kanun maddeleri ve içtihata aykırılık teşkil ettiğini, gelinen adreste dosya borçlularının ticari faaliyetlerini alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler tesis ederek sürdürdüklerini beyanla İİK'nın 79, 85, 88 ve 96. maddelerine göre haciz ve muhafaza talep ettiği, alacaklı vekilinin bu talebi üzerine borçlulardan H.S.'ın "bütün menkulleri alıp götürün, iki bilgisayarı da alıp götürebilirsiniz" şeklinde beyanda bulunduğu, bu esnada diğer borçlu H.B. S.'ın haciz mahalline gelerek asıl borçlunun kendisi olduğunu ve mahalde haciz yapılamayacağını beyan ettiği, alacaklı vekilinin talebine istinaden mahalde bir kısım menkul malların İİK'nın 96 ve 97. maddelerine göre haczedildiği, 3. kişi şirket vekilinin haciz mahalline geldiği ve haczedilen malların borçluya ait olmadığını, borçlunun şirkette sigortalı çalışan olduğunu beyanla istihkak iddiasında bulunduğu, alacaklı vekilinin istihkak iddiasını kabul etmediği, haczedilen menkullerin işletme sahibi D.B.'e yediemin sıfatıyla teslim edildiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine borçluların üst araması yapıldığı ve üzerlerinde bulunan bir miktar para ve cep telefonlarının haczedildiğinin anlaşıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısında; alacaklı tarafından borçluya ait menkullerin haczi talep edildiğinde icra memurunun haciz işlemi yapılması talep edilen adreste borçlunun borca yeter miktarda mallarının haczini gerçekleştirmek, haczedilen mala ilişkin olarak alacaklı, borçlu ve üçüncü şahıslar tarafından ileri sürülen istihkak iddiasını tutanağa geçirmek ve bu işlemlerin ifası sırasında alacaklı ve borçlunun menfaatlerin gözetmekle görevli olduğu, icra memuruna bu görevini ifa edebilmesi için İİK'nın 80. maddesinde yer alan yetkilerin tanındığı, İİK'nın 80. maddesi gereğince kötü niyetli borçluların haciz sırasında haczi kabil mallarını gizlemeleri veya kaçırmaları ihtimaline binaen icra memurunun kapalı dolapları ve kilitli yerleri zorla açtırma yetkisi bulunduğu, gelinen adresin veya haczi talep edilen malın borçluya ait olduğu konusunda tereddüt yoksa veya mahalde bu hususlarda beyan verebilecek kimseler bulunup beyanları haciz tutanağına geçirilmişse mahaldeki haczi kabil malların tespitine yönelik araştırma dışında söz konusu yetkiye dayanılarak evrak ve belge araştırması yapılamayacağı, İİK'nın 80. maddesinde icra memuruna tanınan yetkinin haciz sırasında ileri sürülen istihkak iddiasının ispatına yarayacak belge ve evrak araştırmasını kapsamadığı, ancak adresin kapalı olması nedeniyle çilingir marifetiyle adrese girilerek haciz işlemi yapılması halinde veya haciz mahallinde adresin borçluya ait olup olmadığı hususunda beyan verebilecek kimsenin bulunmadığı durumlarda gelinen adresin ve haczi talep edilen malların borçluya ait olup olmadığının tespiti amacıyla icra memuru tarafından mahalde evrak araştırması yapılabileceği belirtildiği, icra memurunun, alacaklının haciz talebini yerine getirmek zorunda olduğu, adreste 3. kişi bulunsa dahi icra memurunun haciz yapmama konusunda takdir yetkisinin bulunmadığı, haciz mahallinde 3. kişi şirket adına beyanda bulunacak kimselerin bulunduğu, 3. kişinin muvafakatı dışında evrak araştırması/bilgisayarda evrak araştırması yapılması halinde Adalet Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüş bildirim yazısı da dikkate alındığında bu işlemin usulsüz olacağı,  kanunen haczi kabil mal aramak ve bulmaya ilişkin maddenin evrak aramayı kapsayacak şekilde genişletilemeyeceği, diğer yandan bilgisayar ortamında araştırma yapma yetkisinin ancak CMK'nun 134. maddesi gereğince mahkeme kararıyla hakimler tarafından verilebileceği, haciz mahallinde borçluların üst araması da dahil yapılmak suretiyle kanunen hacze kabil malların haciz işleminin icra memurunca yerine getirildiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi vekili  istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Şikayetçi vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararındaki gerekçenin yeterli olmadığını, yerel mahkemece sadece Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısı dayanak gösterilerek talebin reddedildiğini, Personel Genel Müdürlüğü yazısının İ. C. Başsavcılığına hitaben yazıldığını, yazının muhatabının mahkeme olmadığını, anılan yazının İ. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15.01.2016 tarihli yazısına hitaben yazılmış olup muhatabının Mahkeme olmadığını,  Anayasa'nın 138/2  maddesi uyarınca herhangi bir kurumun mahkemelere genelge gönderemeyeceğini, tavsiyede bulunamayacağını, İİK.'nın hükümleri ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin uyuşmazlık konusu olaya benzer içtihatları varken mahkemenin gerekçede genelgeye  yer vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki Personel Genel Müdürlüğünün yazısının da yanlış yorumlandığını, 09.04.2021 tarihli haciz tutanağından da anlaşılacağı üzere haciz mahallinde hem takip dosya borçluları hem de istihkak iddia eden 3. kişi vekili bulunduğunu, haciz sırasında menkullerin haczedilip zapta geçirildiğini, istihkak iddiasında bulunan 3. kişiye de yediemin olarak bırakıldığını, haczin İİK.'nın 96 ve 97. maddesine göre mi yoksa İİK'nın 99 maddesine göre mi yapılacağının ancak evrak araştırması sonucunda netleşeceğini, kıymetli evrak araştırması yapılmasının istenmesindeki amacın da buna yönelik olup bilgisayarda borçlu adına kıymetli evrak araştırması yapılması talebinin hukuka olarak reddedildiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını talep etti.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile haciz mahalline gelindiğinde söz konusu mahal açık olup borçlunun hazır olduğu, ayrıca 3. kişi şirket vekilinin de  istihkak iddiasında bulunduğu, ancak adresin kapalı olması nedeniyle çilingir marifetiyle adrese girilerek haciz işlemi yapılması halinde veya haciz mahallinde adresin borçluya ait olup olmadığı hususunda beyan verebilecek kimsenin bulunmadığı durumlarda gelinen adresin ve haczi talep edilen malların borçluya ait olup olmadığının tespiti amacıyla icra memuru tarafından mahalde evrak araştırması yapılabileceği, İİK 'nın 80. maddesinde icra memuruna tanınan yetkinin  borçlu ile istihkak iddia eden 3. şahıs arasındaki organik bağın ispatı ve 3. kişinin istihkak iddiasının reddine yönelik ispat için evrak araştırması yapılmasını kapsamadığı, bu nedenle evrak araştırması talebinin Adalet Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüş bildirim yazısı da nazara alındığında usulsüz olduğu, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde şikayetçi vekili  temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Şikayetçi  vekili temyiz dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarlayarak kıymetli evrak araştırılması ile  bilgisayarda borçluya ait evrak araştırılması taleplerinin müdürlükçe hukuka aykırı olarak reddedildiğini,  İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi  kararlarındaki  gerekçenin yeterli olmadığını,  sadece Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün haciz mahallinde evrak araştırmasına ilişkin 29.03.2016 tarihli görüş bildirim yazısının dayanak olarak alındığını,  Personel Genel Müdürlüğü yazısının İnegöl C. Başsavcılığına hitaben yazıldığını, yazının muhatabının mahkeme olmadığını, anılan yazının İnegöl Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15.01.2016 tarihli yazısına hitaben yazılmış olup muhatabının Mahkeme olmadığını, Anayasa'nın 138/2 maddesi uyarınca herhangi bir kurumun mahkemelere genelge gönderemeyeceğini, tavsiyede bulunamayacağını, İİK'nın hükümleri ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin uyuşmazlık konusu olaya benzer içtihatları varken mahkemenin gerekçede genelgeye  yer vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki Personel Genel Müdürlüğü'nün yazısının da yanlış yorumlandığını, somut olayda haciz tutanağından da anlaşılacağı üzere haciz mahallinde hem takip dosya borçluları hem de istihkak iddia eden 3. kişi vekili bulunduğunu, haciz sırasında menkullerin haczedilip zapta geçirildiğini, istihkak iddiasında bulunan 3. kişiye de yediemin olarak bırakıldığını, icra memurunun zor kullanma yetkisini yasadan aldığını,  haczin İİK'nın 96 ve 97.maddesine göre mi yoksa İİK'nın 99 maddesine göre mi yapılacağının ancak evrak araştırması sonucunda netleşeceğini, kıymetli evrak araştırması yapılmasının istenmesindeki amacın da buna yönelik olup bilgisayarda borçlu adına kıymetli evrak araştırması yapılması talebinin hukuka olarak reddedildiğini iddia ederek kararın  bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, icra müdürlüğü işleminin iptali  istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı  Kanun'un  371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile  kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup şikayetçi vekili tarafından  temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Yukarıda açıklanan sebeplerle;
 
Temyiz olunan  Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.01.2023  tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Avukat Stajyerleri için Adliye Staj Dönemi Üzerine Tavsiyeler

Avukat Stajyerleri için Adliye Staj Dönemi Üzerine Tavsiyeler
Bu yazımda avukatlık stajı yaparken özellikle adliye stajı döneminde edindiğim bazı tecrübeler ve aldığım bazı tavsiyeler üzerine sizlere yön göstermesi açısından yazmayı uygun gördüm. Kısaca mahkeme stajında bazı illerde sırasında değişiklik olmakla birlikte savcılık, ceza mahkemeleri, hukuk mahkemeleri, icra mahkemesi, icra dairesi, idare mahkemesi sırasını izlenerek staj yapılmaktadır. Stajyer avukatlar aynı zamanda baro tarafından verilen eğitimlere de katılmaktadırlar. En büyük faydayı staj yaptığınız bürodan sonra baro tarafından yapılan eğitimlerde göreceğinizden devam zorunluluğu olmasa bile verilen eğitimlere ve seminerlere mutlaka gitmelisiniz.

Mahkeme stajı döneminde duruşmalara zaten girmişinizdir. Sadece imza atmakla ve duruşmaları izlemekle yetinmeyin. Aynı zamanda keşif günlerini de mutlaka takip edin. Staj yaptığınız mahkemelerin hakimleri ile görüşüp bu taleplerinizi dile getirebilirsiniz. Bu konuda çekingen olmayın. Eğer onlardan da uygulamaya yönelik bir tavsiye, bir bilgi edinseniz kardır. Stajyer avukatlar da keşiflere katılabilmektedirler. Ceza evlerine tutuklu ile görüşmek için de gidebilirsiniz. Özellikle ceza hukuku ile ilgilenecek iseniz kolluk safhasını ceza evi görüşme usullerini öğreniniz. Yanında staj yaptığınız ustanızdan başka bir avukatın gözetiminde de ceza evi görüşmesine gidebilirsiniz. İcra müdürlüğü stajınızda avukatların icra müdürlüğü ile yazışmalarını mutlaka öğreniniz. Bildiğiniz üzere icra hukuku son zamanlarda sürekli değişme gösteren bir alandır. E-satış usulunun kanuna eklenmesi gibi... Yenilikleri ve gelişmeleri, UYAP üzerinden icra takibi açmayı, talep göndermeyi, harç ödemeyi mutlaka öğreniniz. Bunları internet aracılığı ile ya da yanında staj yaptığınız avukat aracılığı ile tecrübe ediniz. İcra hukuku ile ilgili seminerleri mutlaka kaçırmayınız.

Baro eğitimlerinde CELSE kullanımını, UYAP kullanımını, UETS kullanımını, makbuz kesme uygulama ve usullerini öğreniniz. Bu tür bilişimle ilgili eğitimleri internet sayesinde de öğrenirsiniz. Ancak staj yaptığınız büroda mutlaka uygulamasını yapın. E-duruşma usulu keza yeni bir alan. E-duruşmaya giren avukatları izleyerek bu usulun nasıl çalıştığını ve nasıl kullanılacağını ne zaman ve hangi durumlarda talep gönderileceğinizi mutlaka deneyimleyiniz. Makbuz kesme demişken bir takım vergi hukuku bilgisine de sahip olmanız gerekebilecektir. Avukatlar, Avukatlık Kanununda göre serbest meslek erbabı olduklarından vergi yükümlülüğü bulunmaktadır. KDV, Gelir vergisi gibi. Uygulamada bu hususlarda mali müşavirlerden yardım alınmaktadır. Ancak siz gene de makbuz kesmeyi, tevkifatlı kesmeyi ve usullerini öğreniniz.

Staj yaptığınız büro önemli. Sadece ofis çalışanı olarak görev yaptığınız, mesleğinize ilişkin görev yapmadığınız bürolarda staja devam etmemeniz kanaatindeyim. Keza usta değiştirme hakkınız var. Örnek dilekçeleri internetten veya barodan da elde edebilirsiniz. Bu çok yaşanan bir problem sizin de başınıza gelebilir. Öğrendikleriniz uygulayabileceğiniz, yeniliklere ve farklı görüşlere açık, çağa uyumlu ve güncel, tabiri caiz ise abi kardeş ilişkisinin olduğu ücret konusunda bile rahatça soru sorabileceğiniz bürolarda stajınızı yapmaya gayret edin. Aynı zamanda birden fazla avukatın yanına da gelip gidebilirsiniz. Örnek olarak normalde staj yaptığınız büroda ceza davaları daha az ise, daha fazla ceza davaları ile ilgilenen avukatların yanına da bazı günler uğramayı dile getirebilirsiniz. Nasıl bir büroda staj yapmak istediğiniz hususunu değerlendirmek biraz da size düşüyor.

Son olarak yazdığım hususlar asgari düzeyde öğrenilmesi gereken ve bazı tecrübelere dayanan hususlar. Bunları zaten yapıyor olabilirsiniz. Bunlarla da yetinmeyin. Daha fazla öğrenmeye özen gösterin. Eğitimler ve seminerler dostunuzdur. Avukatlık mesleği biraz da bilgi mesleğidir. Bilgimize göre güçlüyüzdür. Bir latin özdeyişi ile bitirmek istiyorum "Scientia potentia est" yani "Bilgi güçtür."
Fatih Emre CANSU
  • Cevap Yok
  • 05-02-2023, Saat: 16:08
  • FatihEmre
Avukat Stajyerleri için Adliye Staj Dönemi Üzerine Tavsiyeler
Bu yazımda avukatlık stajı yaparken özellikle adliye stajı döneminde edindiğim bazı tecrübeler ve aldığım bazı tavsiyeler üzerine sizlere yön göstermesi açısından yazmayı uygun gördüm. Kısaca mahkeme stajında bazı illerde sırasında değişiklik olmakla birlikte savcılık, ceza mahkemeleri, hukuk mahkemeleri, icra mahkemesi, icra dairesi, idare mahkemesi sırasını izlenerek staj yapılmaktadır. Stajyer avukatlar aynı zamanda baro tarafından verilen eğitimlere de katılmaktadırlar. En büyük faydayı staj yaptığınız bürodan sonra baro tarafından yapılan eğitimlerde göreceğinizden devam zorunluluğu olmasa bile verilen eğitimlere ve seminerlere mutlaka gitmelisiniz.

Mahkeme stajı döneminde duruşmalara zaten girmişinizdir. Sadece imza atmakla ve duruşmaları izlemekle yetinmeyin. Aynı zamanda keşif günlerini de mutlaka takip edin. Staj yaptığınız mahkemelerin hakimleri ile görüşüp bu taleplerinizi dile getirebilirsiniz. Bu konuda çekingen olmayın. Eğer onlardan da uygulamaya yönelik bir tavsiye, bir bilgi edinseniz kardır. Stajyer avukatlar da keşiflere katılabilmektedirler. Ceza evlerine tutuklu ile görüşmek için de gidebilirsiniz. Özellikle ceza hukuku ile ilgilenecek iseniz kolluk safhasını ceza evi görüşme usullerini öğreniniz. Yanında staj yaptığınız ustanızdan başka bir avukatın gözetiminde de ceza evi görüşmesine gidebilirsiniz. İcra müdürlüğü stajınızda avukatların icra müdürlüğü ile yazışmalarını mutlaka öğreniniz. Bildiğiniz üzere icra hukuku son zamanlarda sürekli değişme gösteren bir alandır. E-satış usulunun kanuna eklenmesi gibi... Yenilikleri ve gelişmeleri, UYAP üzerinden icra takibi açmayı, talep göndermeyi, harç ödemeyi mutlaka öğreniniz. Bunları internet aracılığı ile ya da yanında staj yaptığınız avukat aracılığı ile tecrübe ediniz. İcra hukuku ile ilgili seminerleri mutlaka kaçırmayınız.

Baro eğitimlerinde CELSE kullanımını, UYAP kullanımını, UETS kullanımını, makbuz kesme uygulama ve usullerini öğreniniz. Bu tür bilişimle ilgili eğitimleri internet sayesinde de öğrenirsiniz. Ancak staj yaptığınız büroda mutlaka uygulamasını yapın. E-duruşma usulu keza yeni bir alan. E-duruşmaya giren avukatları izleyerek bu usulun nasıl çalıştığını ve nasıl kullanılacağını ne zaman ve hangi durumlarda talep gönderileceğinizi mutlaka deneyimleyiniz. Makbuz kesme demişken bir takım vergi hukuku bilgisine de sahip olmanız gerekebilecektir. Avukatlar, Avukatlık Kanununda göre serbest meslek erbabı olduklarından vergi yükümlülüğü bulunmaktadır. KDV, Gelir vergisi gibi. Uygulamada bu hususlarda mali müşavirlerden yardım alınmaktadır. Ancak siz gene de makbuz kesmeyi, tevkifatlı kesmeyi ve usullerini öğreniniz.

Staj yaptığınız büro önemli. Sadece ofis çalışanı olarak görev yaptığınız, mesleğinize ilişkin görev yapmadığınız bürolarda staja devam etmemeniz kanaatindeyim. Keza usta değiştirme hakkınız var. Örnek dilekçeleri internetten veya barodan da elde edebilirsiniz. Bu çok yaşanan bir problem sizin de başınıza gelebilir. Öğrendikleriniz uygulayabileceğiniz, yeniliklere ve farklı görüşlere açık, çağa uyumlu ve güncel, tabiri caiz ise abi kardeş ilişkisinin olduğu ücret konusunda bile rahatça soru sorabileceğiniz bürolarda stajınızı yapmaya gayret edin. Aynı zamanda birden fazla avukatın yanına da gelip gidebilirsiniz. Örnek olarak normalde staj yaptığınız büroda ceza davaları daha az ise, daha fazla ceza davaları ile ilgilenen avukatların yanına da bazı günler uğramayı dile getirebilirsiniz. Nasıl bir büroda staj yapmak istediğiniz hususunu değerlendirmek biraz da size düşüyor.

Son olarak yazdığım hususlar asgari düzeyde öğrenilmesi gereken ve bazı tecrübelere dayanan hususlar. Bunları zaten yapıyor olabilirsiniz. Bunlarla da yetinmeyin. Daha fazla öğrenmeye özen gösterin. Eğitimler ve seminerler dostunuzdur. Avukatlık mesleği biraz da bilgi mesleğidir. Bilgimize göre güçlüyüzdür. Bir latin özdeyişi ile bitirmek istiyorum "Scientia potentia est" yani "Bilgi güçtür."
Fatih Emre CANSU

Avukat Muvafakatname Örneği (2.Altı Aylık Dönem için)

MUVAFAKATNAME

MUVAFAKATNAME VEREN
AVUKAT :  
BARO VE SİCİL NO:  
ADRES:  


MUVAFAKATNAME VERİLEN
AVUKAT:  
BARO VE SİCİL NO: 
ADRES: 

                                                                                     MUVAFATNAMENİN KAPSAMI
 
Hakkında muvafakat verdiğim Stajyer Avukat .................'nun avukatlık stajının ilk altı aylık adliye stajı .............. tarihinde .................. Cumhuriyet Savcılığında başlamış olup ................. tarihinde sonlanmıştır. Stajının ilk altı aylık kısmını ................ tarihine kadar yanımda yapmış olup, ................ tarihinden sonraki avukat yanı stajını ................... Barosuna kayıtlı meslektaşım Av. ........................ yanında devamına muvafakat verilmesi için bu belge tarafımdan tanzim edilmiştir. ...................

                                                                                                                                                        Av......................................
MUVAFAKATNAME

MUVAFAKATNAME VEREN
AVUKAT :  
BARO VE SİCİL NO:  
ADRES:  


MUVAFAKATNAME VERİLEN
AVUKAT:  
BARO VE SİCİL NO: 
ADRES: 

                                                                                     MUVAFATNAMENİN KAPSAMI
 
Hakkında muvafakat verdiğim Stajyer Avukat .................'nun avukatlık stajının ilk altı aylık adliye stajı .............. tarihinde .................. Cumhuriyet Savcılığında başlamış olup ................. tarihinde sonlanmıştır. Stajının ilk altı aylık kısmını ................ tarihine kadar yanımda yapmış olup, ................ tarihinden sonraki avukat yanı stajını ................... Barosuna kayıtlı meslektaşım Av. ........................ yanında devamına muvafakat verilmesi için bu belge tarafımdan tanzim edilmiştir. ...................

                                                                                                                                                        Av......................................